ALTIN
DOLAR
EURO
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ordu °C

SÜNNET MÜDAFASI

22.05.2018
329
A+
A-
SÜNNET MÜDAFASI
Reklam

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) vali tayin ettiği  Muâz b. Cebel (r.a.)e  “Sana bir dava getirildiğinde ne ile hüküm verirsin?” diye sordu. Muâz (r.a.), “Allah’ın Kitabı’yla.” dedi. Re­sû­lul­lah, “Onda bulamazsan ne ile hükmeder­sin?” diye tekrar sordu. Hz. Muâz, “Re­sû­lul­lah’ın sünnetiyle.” diye cevap verdi. Re­sû­­lul­lah’ın (a.s.m.), “Ya orada da bulamazsan?…” demesi üzerine de Hz. Muâz şu cevabı verdi:

 

“O zaman kendi görüşüme göre içtihat eder, ona göre hüküm veririm.”

 

Onun bu cevabı Peygamberimizi çok sevindirdi. “Re­sû­lul­lah’ın elçisini Re­sû­lul­lah’ın hoşnut olacağı bir şeye muvaffak kılan Allah’a hamdolsun!” buyurdu.(  Tabakât, 3:584; Müsned, 5:230; ibn-i Kesîr, Sîre, 4:199.)

 

İşte sevgili Peygamberimin yetiştirdiği yıldızlardan birinin Kuran ve Sünnet anlayışı. Yüce rabbimizin:  “Müminlerin ateşle imtihan edildiği en sıkıntılı günlerde, Allah yolunda mücadele ve fedakârlık konusunda başkalarına örneklik ve öncülük ederek İslâm’da ilk dereceyi kazanan öncü muhacirler, yani Mekke henüz düşmanların elindeyken zulmün egemen olduğu öz yurtlarını terk ederek Medine’ye, İslâm diyarına göç eden ilk Müslümanlar ve ensâr, yani kendi ülkelerine sığınan din kardeşlerine kucak açan ve her türlü fedakârlığı göstererek onları barındıran Medineli Müslümanlar ile daha sonraki çağlarda İslâm’a girerek ortaya koydukları güzel davranışlarla onların izinde yürüyenler var ya, işte Allah onlardan razı olmuş, onlar da Allah’tan razı olmuşlardır. Allah onlara, ağaçlarının altından ırmaklar çağıldayan ve sonsuza dek içinde yaşayacakları cennet bahçeleri hazırlamıştır. İşte en büyük kurtuluş budur ”[Tevbe 100]  diye haber verdiği  ilk Müslüman öncüler.Kıyamete kadar kutup yıldızlarımız.Onların Allah rızasına eriş formülleri…

 

Bu gün Kuran diye eline aldığı mealle indirilmiş din kurmaya çalışan dün dediği bu gün ile çelişen kalbi kafası bulanık türedi ilahiyatçılar. Bindört yüz seneden beri dıştakilerin yapamadıklarını yapma gayretinde olan bizim(?) oryantalistler.

 

İddialarına göre Peygamber hadislerin yazılmasını yasaklamıştı. Bektaşi mantığı ile baş tarafını söyle son tarafını gizle. Oysa önceleri Kuran ile karıştırılır endişesiyle hadislerin yazılmasını yasaklayan Efendimiz daha sonra Abdullah b. Amr’a “benden duyduğunu yaz.bu ağızdan haktan başka bir şey çıkmaz”( İbni Abdilber,Ficamii beyanil ilm:1/76)buyurduğu ehlinin malumudur.Tıpkı kabir ziyaretini kadınlara önce yasaklayıp sonra izin verdiği gibi.Yine Ebu Davud da “Benden duyduğunu aynı şekilde başkalarına ulaştıranlara Allah merhamet etsin.Nice sonradan öğrenenler ilk duyanlardan daha anlayışlı olabilir”(Ebu davud ,Tirmizi, Nesai)Sözü tersini iddia edenlerin tezini çürütüyor.Medine vesikası Peygamberimizin yazılı vesikası olarak ortadadır.Kırallara ve kabile reislerine gönderdiği mektuplar yazılı metin değilse nedir.

 

Yirmi üç yıllık nübüvvetinde Kuran dışında hiç mi bir şey söylemedi peygamberimiz. aksine zekat memurlarına bile hayvanların zekat miktarını açıklayan yazılı metin verdiğini kaynaklarımız kaydetmişler.

 

“Sünnet yok” diye bayrak açanların art niyetleri belli. Son noktayı koymak için hayli gayret ettiler. Batılılar dışarıdan bunlar içerden sinsice çalıştılar.Alimleri itibarsızlaştırıp hadisleri uydurma yaftasıyla devre dışı bıraktıktan sonra “sünnet yok” noktasına geldiler.

 

Ümmetin , özellikle Türkiye’nin ateş çemberinin içinde hayati tehlikelere maruz kaldığı şu günlerde, malum koronun seslendirdiği konulara bir bakınız.Ademin babası varmış.Evrim olmuşmuş.Cehennem ebedi değilmiş.Şefaat yokmuş. Sünnet yokmuş….Küfür tek millet olup İslam’ ı  yok etmeye and içmiş açık ve gizli çalışırken, bunlar milletin imanını bozmak için neyin peşinde?

 

Buhariyi gösterip bu kitap  İŞİD i çıkardı diye yaygara koparanlar kendi uydurdukları meal dinine indirilmiş ,ondört asırdır inandığımız hak dine uydurulmuş din yaftasıyla nasıl bir ayrımcılık yaptıklarını bilmiyor olamazlar.ellerine imkan geçse uyduruk dinin müminlerine neler yapabilecekerini düşünmek bile istemiyorum.Bir proje olduklarından şüphem yok ta ,hangi üst aklın hesabına çalıştıklarını kestirmekte zorlanıyorum.Yahudi yazarın “resimli namaz hocası” kitabını kaynak gösterip hadis kitaplarına itibar etmiyor.

 

Diyanet İşleri nin geçen hafta okuttuğu hutbeden rahatsız oluyor, Peygambere itaati nerdeyse şirk ilan edecek halde hezeyanlar savuruyor.Nasıl bir savruluş , nasıl bir kopuş?Oysa o hutbe geçte olsa çok yerinde bir uyarıydı.Peygamberin baypas edildiği sünnetin ve hadisin ret edildiği bir dinin adı İslam olsa da kendisi İslam olamazdı.

 

Bizler “Allah a doğru iki kanadınla uç: Bir kanadın Kuran diğeri sünnet olsun” diyen gerçek alimlerin sözüne itibar etmeliyiz.Elde Kuran önde Rasuli Zişan, yolumuza devam niyet ve gayretinde olmalıyız.

 

Rabbim hepimizi resulünün izinde beraber eylesin!

RECEP UZUN

ruzun5252@gmail.com

Yorumlar

Reklam
ETİKETLER: , ,
BİR YORUM YAZIN

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.