BİR VAAZ VE BİRKAÇ HATIRASIYLA HALİL TATLIGÜL HOCAM : 2
Rahmetli Hocamız yurt dışına irşat vazifesiyle gönderilir. Almanya da çok bereketli vaaz ve irşat görevi icra edilir. Her kesimden insana gönülden hitap eden Hocamıza iltifatta o denli yoğun olur. Vaazları insanlara ayrı bir heyecan , farklı bir duygu yaşatır. Yeni insanlar tanır , ölümsüz dostluklar kurar. Yüzü güllerin dalı , sözü arının balı gibidir. Duyana derdine göre şifa olur. İlim irfan ehline sevgisi ve saygısı sınırsızdır. Onun vaaz ve sohbetleri saatler sürse bile vaktin nasıl geçtiğini anlayamazsınız. İşte böylece sayılı günler biter hocamız memlekete döner. Esenboğa hava alanına inince ilk iş Diyanet İşleri başkanlığına gitmek olur. Bir zarfa koyduğu harcırahı iade eder. Gerekçesi ‘’ Verdiğiniz bu parayı dostlar bana harcatmadı. Bütün ihtiyaçları onlar karşıladı. Bu parayı size iade ediyorum’’ der.
Bu davranışıyla Muhtem Üstad, İslam tebliğcisi samimiyeti , hassasiyeti , gönül adamı nasıl olmalı profilini çizer. Allah adamları aşk pınarından içtiği için bulanık sulara iltifat etmezler. Hani demiş ya şair:
Aşkın iğnesiyle dikilen dikiş,
Kıyamete kadar sökülmez imiş.
İslam’ı aşkla yaşayanların tebliğ ve irşadı etkili ve daimi oluyor. Onlar kabre değil gönüllere emanet edildiği için gönülden gönüle birbirini yakan mumlar misali irşatları kıyamete kadar devam ediyor.
Hocamız dünya nimetleri içinde en çok kitapları severdi. Maaşının yetmediğini söyleyen imamlara her ay bir kitap alıp okuyun, maaşınız bereketlenir derdi. Diyarbakır’da kaldığım yıllar yeni gelen kitaplardan bana gönder derdi. O yıllarda Diyarbakır da Lübnan ve mısırdan tırlarla kitap gelir dağıtım yapılırdı. Hocama yanılmıyorsam Sabuninin yeni çıkan tefsiri ‘’ saffetüttefasir ‘’ i göndermiştim. O günler kargo şirketleri olmadığından PTT ile gönderim oluyor. Hocama nasıl olduysa koli ihbarı gitmemiş. O yıl Hocam umreye gidiyor. Medine ye varınca Erzurumlu Hattat Mustafa Efendiyi ziyarete gidiyorlar. Mustafa Efendi Osman’ı kışlasında kendisine tahsis edilen odasında kalıyor. Misafirlerini orada karşılayıp ikramlarda bulunuyor. Fakir de 1986 /87 yıllarında iki kere ziyaret etmiştim. Mustafa Efendi Hocamızla iyi tanışırlar. Son ziyaretinde ‘’ Halil Hocam bizde bir emanetin var’’ deyip Diyarbakır’dan gönderdiğim kitap kolisini takdim ediyor. Olaya şahit olanlar kolinin üzerinde gönderen Recep Uzun , alıcı Halil Tatlıgül yazdığını hayretle görüyorlar.
Kitapların nasıl olup Medine’ye gittiği, Hattat Mustafa Efendi eliyle Hocamıza ulaşması iki Allah dostu arasında bir sır olarak gizemini korumuştur.
Dedim ya Hocam kitapları çok severdi. Bir kitaba aşıktı: KURAN. Askere gidinceye kadar hafız değildi. Askerlik te nöbet tutarken hıfzını tamamlamıştı. O Kuran’ın lafzına hamil, ahkâmıyla amil, manasıyla kâmil bir hafızdı. Böyle hafızların geçtiği mezarlıklardan o gün için kabir azabının kaldırılacağını söylemişti. Rahmetullahi aleyh.( devam edecek inşallah)
Recep UZUN