ÖMRÜ RAMAZAN OLANIN AKIBETİ BAYRAM OLUR
“Yadında mıdır doğduğun dem?
Sen ağlardın gülerdi âlem.
Öğle bir hayat yaşa ki olsun,
Mevtin sana hande, âleme matem.”
Yine bir kutlu mevsimin sonuna geldik. Her veda bir hüzün getirir kalplerimize, ramazan da giderken müjde getirdi bizlere. Cehennemden kurtuluş beratımızın müjdesi su serpti kavrulan gönüllerimize. Ne güzel misafir giderken bile üzülmemize gönlü razı değil. Ve her gelen gidecek mutlaka! Ben de gidiyorum ama sizi cennetin reyyan kapısında bekleyeceğim der gibi.
Ramazan ayı veda ederken, inanan gönüllere, “Ramazan biter, kulluk son nefese kadar bitmez” mesajını vermektedir. Yüce Yaradan, “Sana ölüm gelinceye kadar ibadete devam devam” (Hicr:99) emrini veriyor. Zaten şu fani aleme misafir gelişimizden gaye “Ben insanları ve cinler bana ibadet etsinler diye yarattım” (Zariyat 56) şeklinde tespit edilmiş. İbadetin kalitesini ihlâs ve aşkımız belirleyecek. Bunu da “Rabbimiz Allah deyip, sonra istikametini son nefese kadar bozmayanlar var ya onlara ne bir korku, ne de hüzün var” (Ahkâf Suresi 13) beyanıyla uyarılmışız. İşte o istikamet Rabbimizin istediği, Resulünün bizzat yaşayarak gösterdiği sıratı müstakimdir. Bu yolda cennete uçarken, bir kanadımız Allah’ın kitabı Kur’an-ı Kerim, diğer kanadımız Resulün sünneti seniyyesi olacaktır. “Tek kanadı kırık kuş kedilerin avı olur” ikazını yapar Hz. Mevlana. Sünnete önem vermeyenlerin geldiği noktayı gözler önüne seren bir itiraftan söz edeyim dostlar: Bir zaman sohbetimize devam eden namazında niyazında genç bir kardeşimiz vardı. Sonra dünya işlerine dalıp, sohbetlerden uzak kaldı. Uzun bir zaman sonra merak edip ziyaretine gittiğimde, halini ve ibadet hayatını sordum. Cevap hayli manidardı. “Hocam hiç sorma, ben sünnetleri terk ettim, farzlar da beni terk etti.”
Ramazana veda ederken, ramazan sonrasında neler yapılabileceği hususunda birkaç kelam etmek isterim:
1- İbadet hayatımıza son nefese kadar takvadan taviz vermeden devam etmeliyiz. Özellikle namazlarımızı aksatmadan vaktinde eda etme gayretinde olmalıyız. Hiçbir mazeret namazın terkine gerekçe olamaz. Çünkü namaz imanımızın en önemli sigortasıdır. Namazın terki, imanı kaybetmeye götürür. Özellikle seher vakti kılınan teheccüt namazlarımız Allah ile dostluğumuzun nişanesi olacaktır. Allahın salih kulları seher vaktinde Rabbi ile baş başa olmayı her şeye tercih etmiştir. Peygamber Efendimiz (S.A.V.), Hz. Ömer in oğlu Abdullah’a (r.a.) “Ya Abdullah, sakın teheccüd namazlarını terk eden falanca gibi olma!” (Buhari) buyurmuştur.
2- Ramazan ayında kazandığımız her gün Kur’an okuma alışkanlığımızı, ömrümüzün tamamına yaymalıyız. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) “Kim Kur’anı önüne koyup, onunla haşır neşir olursa Kuran onu cennete götürür. Kim de adını atar, dikkate almazsa, Kuran onun cehenneme gidişine sebep olur.” Bu hadisten anlaşılacağı üzere, Kur’anı elinden bırakmayanların, mükâfatı cennet olur.
3- Bu mübarek ayda yoksullara uzattığımız yardım elini, ramazandan sonra çekmeyelim. Sadaka ve zekât aylık değil, ömrümüzün her aşamasında yapılması gereken ibadetlerimizdir. Cennet cömert insanların yurdudur. Cömertlik de bir ayla sınırlandırılamaz. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle “ Her kişi kıyamet günü insanlar arasında ilahi hüküm verilinceye kadar sadakasının gölgesinde bekleyecektir” buyuruyor.
4- Ramazanda gıybet, yalan, suizan, kin ve benzeri günahlardan uzak durma hassasiyetimizi ömrümüzün tamamına yaymalıyız. Hz. Mevlana: “Bir namaz kıl, hiç bitmesin. Bir oruç tut, hiç sona ermesin” sözüyle bu gerçeğe işaret ediyor. Kısaca küçük, büyük günahlara karşı orucumuzu son nefese kadar bozmayalım.
5- El kârda, gönül yârda bir şuurla kulluğumuza devam edelim. Allah dostlarından Abdülhalik Gücdevani’nin (k.s.) bir hac yolculuğunda Bağdat’a uğrar. Kuyumculuk yapan genç bir adamın ticaret hayatının bolluk içinde olduğunu görür. Manen kalbine nazar edip, kalbinin bir saatin tik takları gibi Allah ile meşgul olduğunu anlayınca; “Maşallah, el kârda, gönül yârda” der. Sonra Mekke’ye gider, Kabe’nin örtüsüne sarılmış, göz yaşları içinde dua eden yaşlı bir adam görür. Onun kalbine nazar ettiğinde, dünyalık için yalvarıp yakardığını anlar. O zaman da, kendi kendine “Be adam, böyle basit dünyalık için bu mübarek örtü gözyaşı ile ıslatılır mı” diye teessürünü ifade eder.
Hasıl-ı kelam sevgili dostlar; imtihan dünyasında olduğumuzu unutmadan, ihsan şuurunda bir mü’min olarak, Kuran’ın gölgesinde, Resulün izinde, Allah’ın sevdiği bir kulu olma hedefiyle yaşama gayretinde olalım. İşte o zaman, ömrümüz ramazan, akıbetimiz bayram olur.
Rabbim o bayramlara ermeyi, cenneti ve cemalini görmeyi, bize ve bütün sevdiklerimize nasip eylesin. Bu vesile ile Ramazan bayramınızı tebrik eder, geri kalan ömrümüzün kadir gecesi bereketinde geçmesini temenni ederim.
“Can bula cananını
Bayram o bayram ola!
Kul bula sultanını
Bayram o bayram ola!
Hüzn ü keder def ola
Dilde hicab ref ola
Cümle günah af ola
Bayram o bayram ola!”
Alvarlı Efe
RECEP UZUN
Eğitimci-İlahiyatçı-Yazar-Hatip