ALTIN
DOLAR
EURO
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ordu °C

Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Yapısı ve İşleyişi

26.01.2018
1.226
A+
A-
Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Yapısı ve İşleyişi
Reklam

Eski çağlardan beri devletler, egemenlik alanlarını genişletme çabası içinde, yayılma ve diğer topluluklar üzerinde egemenlik kurma amaçlarından vazgeçmemişlerdir. Bu amaç teknolojik gelişmelerin kaynağı olan savaşların tetikleyicisi olmuştur. Güçlü olan devletlerin bu saik doğrultusundaki keyfi tutum ve davranışları “uluslararası niteliğe sahip bir ceza mahkemesi” fikrinin doğmasına neden olmuştur[1].

Uluslararası  Ceza Mahkemesi, milletlerarası toplumu bir bütün olarak ilgilendiren, en ağır suçlardan sanıkları cezai açıdan yargılamakla görevli bir uluslararası yargılama organıdır[2].

İlk uluslararası ceza mahkemeleri XV. Yüzyıl’da Alman İmparatorunu yargılamak için kurulan Roma-Germen İmparatorluğu Mahkemesi’dir. Ancak bu ilk girişim başarısızlık ile sonuçlanmıştır. Daha sonra uluslararası bir ceza mahkemesinin kurulması düşüncesi tekrar doğmuş, ancak bu fikir II. Dünya Savaşı’nın sonlarında gerçekleşmiştir. Savaştan sonra kurulan Nürnberg ve Tokyo Mahkemeleri, uluslararası ceza mahkemelerinin ilk ve en önemli örnekleridir[3]

II.Dünya Savaşı’nın ardından soğuk savaşın başlaması ve müteakiben siyasi ve askeri bakımdan dünyada iki kutubun ortaya çıkması üzerine, uluslararası ceza mahkemesi düşüncesi duraklamıştır. Doğu Bloğu’nun dağılmasından sonra, devletler arasında gelişen güven ve iş birliği ortamı uluslararası ceza mahkemesi fikrini tekrar gündeme taşımış, Eski Yugoslavya ve Ruanda için uluslararası ceza mahkemeleri kurulmuştur. Bu uluslararası ceza mahkemelerinin gelişimi açısından büyük bir öneme sahiptir[4].

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu Uluslararası Hukuk Komisyonu’nun 1989 yılında başlayan faaliyetleri sonucunda, 18.07.1998 tarihinde “Roma Statüsü” ile Uluslararası Ceza Mahkemesi imzaya açılarak kabul edilmiştir[5]. Müteakiben 1 Temmuz 2002’de yürürlüğe girmiştir. Statüyü 139 devlet imzalamış ve 15 Kasım 2008 tarihi itibariyle 108 devlet bu statüye taraf olmuştur[6].

Statüye taraf olan devletler, tüm insanlığı ilgilendiren büyük suçların cezasız kalmaması, dünyadaki barış, güvenlik ve esenliğin sağlanması, uluslararası iş birliğinin güçlendirilmesi, suç faillerinin cezasız kalmaması amaçlarıyla bir araya gelmişlerdir. Birleşmiş milletler şartı amaç ve ilkeleri ile tüm devletlerin, toprak bütünlüğü, siyasi bağımsızlığına saygılı olunması gerektiği noktasında ittifak yapmışlardır. Roma Statüsünün hiç bir maddesinin, hiç bir devletin başka bir devletin iç işlerine müdahale etme yetkisi vermediğinin üzerinde durularak, ciddi suçlar üzerinde yargı yetkisi olan, Birleşmiş Milletler Sistemi ile ilişki içinde, bağımsız ve sürekli UCM kurulması noktasında karar verilmiştir[7].

Türkiye statüye bu tarihler itibariyle çekimser kalmış ve taraf olmamıştır. 6 Ekim 2004 tarihinde Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Genel Kurulu’nda konuşma yapan Başbakan Erdoğan, Türkiye’nin “yakın bir gelecekte” Uluslararası Ceza Divanı’na taraf olacağını ilan etmiştir. Anayasamızın 38. maddesi ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun geri vermeye ilişkin hükümleri bu amaç doğrultusunda yeniden tanzim edilmiştir[8]. Türkiye henüz statüye taraf olma noktasında siyasi irade gösterememiştir.

  1. ULUSLARARASI CEZA YARGISININ GELİŞİMİ

1.1.ULUSLARARASI CEZA MAHKEMESİNİN TARİHÇESİ

1.1.1.Devlet Egemenliği Kavramı ve Gelişim Süreci

Bir coğrafi alanda meydana gelen uyuşmazlıkların nihai olarak çözümlenebilmesi, egemen devletin yargı yetkisi açısından temel göstergelerden biridir. Bu yetki kural olarak ülkedeki tüm hukuki uyuşmazlıkları kapsamaktadır[9]. Yargılama yetkisinin suçun işlendiği ülke devletine tanınması, egemen devletin doğal bir sonucudur. Ancak, uluslararası ilişkilerin artması, iç ve dış ilişkilerin belirginliğinin azalması, ulusal yetki alanlarındaki daralmayla doğru orantılı olarak, ulusal yargı yetkisinin kapsamı ve sınırı da değişime uğramaktadır[10].

XX.Yüzyıl’ın en önemli gelişmelerinden biri, ülke sınırları içinde gerçekleşmiş ve devlet adına işlenmiş olsa dahi bazı suçların uluslararası suç kabul edilerek, uluslararası ceza mahkemelerinin yargılamalarının konusunu oluşturmalarıdır. Bu bağlamda, insanlığa karşı suçlar, barışa karşı suçlar ve savaş suçları olarak nitelendirilen eylemlerin ihlali, uluslararası kamu düzenini bozucu eylemler olarak kabul edilmiş ve uluslararası ceza mahkemelerinin ortaya çıkışında önemli etken olmuştur[11].

1.1.2.Uluslararası Ceza Mahkemesi Fikri ve Gelişim Süreci

1.1.2.1.Uluslararası Ceza Mahkemesi Kurma Fikrinin Ortaya Çıkışı

İnsanlık tarihinin son üçbinbeşyüz yıllık dilimi gözden geçirilecek olursa bu sürenin yaklaşık ikiyüzelli yılı haricinde kalan sürenin savaşlarla geçtiği görülecektir[12]. Bu savaşlarda meydana gelen insan hakları ihlallerini gidermek amacıyla, uluslararası ceza hukuku, ilk kez devletler arasında imzalanan sözleşmelerle şekillenmeye başlamıştır. Bu bağlamda imzalanan ilk sözleşmeler, köleliğin veya korsanlığın önlenmesine dair sözleşmelerdir. Bu sözleşme kapsamında kölelik ve korsanlık suç olarak vasıflandırılmıştır[13].

Devletler arasında sürekli meydana gelen savaşlar bir çok devletin çöküşüne neden olmuş olmuş, bu ve benzeri fiiller tüm insanlığın ortak sorunu haline gelmiştir. Bu nedenle bu tip suçları yargılayabilecek uluslararası bir ceza mahkemesi fikri hep gündemde kalmıştır. Bu süreçteki ilk mahkeme, 1474 yılında Almanya’nın Breisach kendinde kurulan Roma-Germen İmparatorluğu Mahkemesi’dir. Bu mahkeme, Alman İmparatoru Peter Von Hagenbach’ı, askerine sivil halkın öldürülmesi, ırzına geçilmesi ve yağma yapılması talimatı vermesi nedeniyle mahkum etmiştir[14].

XIX. Yüzyılda artık savaş suçları kavramı ortaya çıkmış, savaşta kullanılan araçlar ve savaş yöntemleri tartışılmaya başlanmıştır. Bu kapsamda 1864 tarihinde “Savaşta Yaralananların Korunmasına Dair I.Cenevre Sözleşmesi” imzalanmıştır. İlk defa Almanya-Fransa Savaşı’ndan sonra Kızıl Haç’ın Uluslararası Komitesi savaş suçlularının uluslararası bir ceza mahkemesi tarafından yargılanmasını talep etmiştir. Komite, savaş suçlularının kınanması dışında, bağımsız tarafsız bir mahkeme tarafından cezai müeyyideye tabi tutulması gerektiğini savunmuştur. I.Dünya Savaşına kadar bu talep, diğer devletlerce göz ardı edilmiştir. I. Dünya Savaşı’nda yaşanan ve insan haklarını ihlal eden şiddetli olaylar üzerine, uluslararası ceza mahkemesi yeniden tartışılmaya başlanmıştır[15].

I.Dünya Savaşı sonrasında, savaş suçlularının yargılanması ve cezalandırılması ihtiyacı doğmuş olmasına rağmen, icraata geçilememiştir. İngiltere, ABD, Fransa, İtalya ve Japonya Versay Antlaşmasının 227. maddesine dayanarak, Alman İmparatoru II. Kaiser Wilhelm’i savaş suçlusu olarak yargılamak istemişler; fakat, Kaiser Wilhelm’in Hollanda’ya kaçması ve Hollanda’nın iade talebini reddetmesiyle, bu ilk ve tek örnek başarısızlıkla sonuçlanmıştır[16].

UCM kurma yönündeki bir sonraki hamle, 1937 yılında Terörizmin Önlenmesi ve Cezalandırılmasına İlişkin Sözleşmenin hazırlanmasıyla atılmıştır.Tasarıda Terör Suçlarını Cezalandırmakla Görevli Ceza Mahkemesi de öngörülmüştür. Ancak UCM kurulması yönündeki bu adımlar da 1939 yılında II. Dünya Savaşı’nın meydana gelmesiyle, gerçekleştirilememiş, bahsi geçen sözleşmenin onay aşaması tamamlanamamıştır[17].

 

1.1.2.2.İkinci Dünya Savaşı Sonrası

1.1.2.2.1.Genel Olarak

II. Dünya Savaşı sonrasında çekilen sıkıntılar uluslararası toplumları, uluslararası ceza mahkemesi kurma fikrine daha da yakınlaştırmıştır. 8 Ağustos 1945 tarihinde Nürnberg Uluslararası Askeri Ceza Mahkemesi kurulmuştur. Bu uluslararası ceza mahkemesi kurulması yolundaki en önemli gelişmedir. Nürnberg Mahkemesi savaş suçlarında bireysel sorumluluğun en önemli kaynağı kabul edilmektedir. Bu nedenle yalnızca devletlerin değil, bireylerin de uluslararası hukuka uygun davranması gerektiği, mahkemenin kurulmasıyla ortaya çıkmıştır[18].

Bu mahkemeden sonra Doğu Bloğu’nun yıkılmasına kadar adeta duraklayan uluslararası ceza mahkemelerinin gelişimi, Eski Yugoslavya için Uluslararası Ceza Mahkemesi ve Ruanda için Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin kurulumuyla büyük atak yapmıştır.

1.1.2.2.2.Nürnberg ve Tokyo Uluslararası Ceza Mahkemeleri

II.Dünya Savaşı tarihin en yıkıcı savaşlarından biri olmuştur. Devletler büyük zararlar görmüş, milyonlarca insan ölmüştür. Savaşın devam ettiği dönemde, savaş suçlularının cezasız kalmaması fikri kuvvetlenmiştir. İkinci Dünya Savaşı sırasında Müttefikler 30 Ekim 1943 tarihli Moskova Bildirisi ile savaşın müteakiben, büyük savaş suçlularının cezalandırılması gerektiğini ilan etmişlerdir. Savaş bittikten sonra, Berlin müttefiklere teslim olmuş, 02 Mayıs 1945 tarihinde, ABD Başkanı Truman bir basın toplantısı yapmış, Hakim Robert H. Jackson’ı savaş suçluları ile ilgili davayı hazırlama ve savcı görevini yürütmekle görevlendirdiğini açıklamıştır. Almanya’nın teslim olmasıyla, 05.06.1945 tarihinde imzaladığı Teslim Bildirisinin 2. maddesinde, Alman yetkililer savaş suçu ya da benzeri şiddet içeren suçları işleyen Nazi yöneticilerini, Müttefiklere teslim etmeyi kabul etmiştir. Bu çalışmalar sonucunda Teslim Bildirisine dayanılarak, ABD, SSCB, İngiltere ve Fransa 08.08.1945 tarihinde imzaladıkları Londra Antlaşmasının 1. maddesi ile “Fiillerii coğrafya bakımından bir tek yere bağlanamayan savaş suçlularını, yargılamak üzere bir uluslararası Askeri Mahkeme kurulmasını ve bu kişilerin uluslararası düzeyde yargılanmasını” kabul etmişlerdir. Bu şekilde kurulan Nürnberg Uluslararası Askeri Ceza Mahkemesi, Nürnberg Statüsünün 6. maddesine göre; barışa karşı suçlar, savaş suçları, insanlığa karşı suçlar olmak üzere üç ana grupta yargılama yapması öngörülmüştür[19].

Nürnberg Mahkemesi yirmiüç kişiyi yargılamış, ondokuz sanığa idam dahil çeşitli cezalar vermiştir. Ayrıca altı grup ve örgüt yargılalanmış, bunlardan “Gestapo”, “SS”, “Nazi Partisinin Yönetim Kurulu”, suç örgütü ilan edilmiştir[20].

Nürnberg Askeri Mahkemesinin Statüsü, maddi ceza hukukuna, usul hukukuna ve mahkemenin teşkilatına ilişkin kuralları içermektedir. Mahkeme düzeni, Anglo-Amerikan ceza muhakemesi sistemine dayandırılmıştır[21].

Mahkeme seri yargılama ilkesine göre yargılama faaliyeti yürütürken, ispat kuralları ile bağlı bulunmamaktadır. Re’sen karar verebilir[22]. Mahkeme’nin tanıkları bizzat dinlemesi de zorunlu olmayıp, iddia makamı tarafında tutulan tutanaklar delil olarak kullanılabilir[23].

Nürnberg Mahkemesi, galip devletler tarafından kurulmuş ve hakimlerin sadece bu devletlerden atanması nedeniyle tarafsız olmadığı eleştirisine maruz kalmıştır. Bu Mahkeme’de yalnızca Alman suçluların yargılanması, galip devlet vatandaşlarının yargılanmaması da ayrı bir eleştiri nedeni olmuştur. Buna karşın, ilk defa farklı devletlerden gönderilen birer temsilci ile uluslararası ceza mahkemesinin kurulmuş olması, bu mahkemenin bir çok savaş suçlularını yargılayarak mahkumiyet kararları vermiş olması açısından önem arz etmektedir[24].

II.Dünya Savaşı’nda Uzakdoğu’da işlenen savaş suçlularını yargılamak üzere, 24 Eylül 1945 tarihinde ABD Kara Kuvvetleri Karargahından yayınlanan özel bir talimat verilerek bir takım kurallar tespit edilmiştir. Müteakiben uluslararası insan hakları ihlallerini yargılamak üzere, Tokyo Askeri Ceza Mahkemesi kurulmuştur[25].

Mahkeme yer bakımından, Japonya ve Pasifik’te Amerikan Kuvvetleri Başkomutanının idaresi altında bulunan bölgeleri de kapsayacak ve yalnız savaş suçlularını değil, insanlığa ve barışa karşı suçları da yargılama alanına dahil edecektir[26].

Japonya’ya atom bombası atılması, sivil kayıpların fazla olması, insan haklarının ihlal edilmesine rağmen bu eylemler Tokyo Askeri Ceza Mahkemesi’nce yargılanmamıştır. Bu nedenle Nürnberg Mahkemesi’nde olduğu gibi tarafsız olmadığı eleştirilerine maruz kalmıştır[27].

Tokyo Askeri Ceza Mahkemesi Statüsüne göre, suç teşkil eden bir fiillere sebep olan ya da uygulayan liderler ya da kurumlar veya tahrik edenler ve suç ortakları, herhangi bir kişinin işlediği suçlardan da sorumlu tutulmuştur[28].

Japonya’da devlet idarecilerinden yirmisekiz kişiye karşı dava açılmış; hepsi de mahkumiyetle sonuçlanmıştır. Bu mahkumiyetlerin yedisi ölüm, onaltısı müebbet hapis, diğerleri ise uzun süreli hapis cezasıdır[29].

1.1.2.2.3.Eski Yugoslavya ve Ruanda için Kurulan Uluslararası Ceza Mahkemeleri

Eski Yugoslavya ve Ruanda Mahkemelerinin ortaya çıkaran ve sürekli bir Uluslararası Ceza Mahkemesi kurma fikrinin yeniden canlanmasından önceki ilk hareketlilik 1989 yılında Tirinidad ve Tobago’nun uyuşturucu kaçakçılarının yargılanmasına yönelik talebi olmuştur. Bu olayı müteakiben 1990 yılında Irak’ın, Kuveyt’i işgal etmesi Saddam Hüseyin’in yargılanması isteğini ortaya çıkarmıştır[30].

Bu gelişmelerden sonra, Bosna-Hersek Cumhuriyeti Bölgesinde gerçekleştirilen etnik temizlik amaçlı toplu katliamlar, esirlere yapılan işkence ve insanlık dışı muameleler, cinsel özgürlük aleyhine işlenen suçlar acil bir önlem alınmasını zorunlu kılmıştır. Tüm bu olaylardan sonra uluslararası niteliğe sahip bir ceza mahkemesi olarak ad hoc bir mahkemenin kurulmasının bölgeye yeniden esenlik getireceği düşüncesi hakim olmuştur[31].

Birleşmiş Milletler Uluslararası Hukuk Komisyonu, BM Genel Kurulunun talebiyle, 1994 yılında hazırlanan taslağı kabul ederek, bir Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin kuruluşunu karara bağlamıştır[32].

Mahkeme Statüsü, BM Güvenlik Konseyi tarafından genel bir çerçeve belirlemiş fakat, usule, prosedüre ve delillere ilişkin kuralları, zaman içinde Mahkemenin kendisinin belirlemesi esası getirilmiştir. Bu esaslar belirlenirken uluslararası düzenlemeler içerisinde Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Sözleşme’nin esasları, uluslararası insan haklarına ilişkin düzenlemeler, uygar ülkelerin iç hukuk düzenlemeleri ve uluslararası toplumun öncelikleri göz önünde bulundurulmuştur[33].

Bu Mahkeme, 15 Kasım 1993 tarihinde yargılama faaliyetine başlamış ve halen çalışmaya devam etmektedir. Mahkemede yüz yetmiş kişi hakkında soruşturma açılmış, bunların yüz otuz’u hakkında duruşmalara başlanmıştır. Mahkeme bugüne kadar kırk’a yakın hüküm vermiş ve bu hükümler kesinleşmiştir[34].

Mahkeme’de bağımsız onaltı, daimi ve en fazla dokuz hakim görev yapmaktadır. Bu hakimler farklı hukuk sistemlerini temsilen görev yapmaktadırlar. Mahkeme’nin ilk derece düzeyinde üç ve kanun yolu düzeyinde bir dairesi bulunmaktadır. Ayrı bir iddia makamı teşkilatı da bulunmaktadır. İddia makamı, uluslararası tutuklama talebinde bulunma, iade talep etme ve dava açma yetkilerine sahiptir[35].

Yer itibariyle Mahkeme, Eski Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti’nin topraklarında işlenen fiilleri yargılama yetkisine sahiptir[36].

Mahkeme, Cenevre Sözleşmelerinin ağır ihlalleri, savaş kanun ve teamüllerinin ihlali, soykırım suçu, insanlığa karşı suçlar konularında yargılama yapmakla görevlendirilmiştir[37].

Mahkeme’nin Statüsü’nün 5. maddesinin getirdiği diğer bir yenilik ise, uluslararası olmayan çatışmalarda sivil halka karşı işlenen; kasten öldürme, toplu yok etme, köleleştirme, sürgün, hapsetme, işkence, ırza geçme, siyasal, ırkçı ve dinsel saikle zulmetme ve diğer insanlık dışı muameleler de insanlığa karşı suç olarak kabul edilmesidir. Dolayısıyla ülke içindeki suçların, uluslararası ceza hukukunun konusunun olduğu, resmi belgelerde ilk kez yer almış bulunmaktadır[38].

Ruanda Uluslararası Ceza Mahkemesi, Orta Afrika’da bulunan Ruanda topraklarında Hutular ve Tutsiler ve Ruanda’ya komşu ülkelerde, Ruanda vatandaşları tarafından 1 Ocak 1994 ve 31 Aralık 1994 tarihleri arasında da gerçekleştirilen soykırım fiillerinin soruşturulması ve kovuşturulması amacıyla Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 8 Kasım 1994 tarihli kararı ile kurulmuştur[39].

Yapısı itibariyle Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin statüsü ile birebir örtüşmektedir[40].

Ruanda’da yaşanan çatışma uluslararası bir niteliğe haiz değildir. Ruanda için kurulan Uluslararası ceza Mahkemesi’nin Statüsü’ne göre, Cenevre Sözleşmesinin müşterek 3. maddesindeki hükmünün ihlalleri ve Cenevre Sözleşmesine ek II Numaralı Protokol’deki ihlaller de suç kategorisinde sayılmıştır. Diğer yandan, soykırım ve insanlığa karşı işlenen suçlar da mahkemenin yargılama yetkisi içer1.1.2.2.3isindedir[41].

1.1.2.2.4. Sonuç Olarak

Uluslararası Ceza Mahkemelerine duyulan ihtiyaç, özellikle savaşlar sırasında yapılan insan hakları ihlalleri, uluslararası toplumu ilgilendiren hukuka aykırılıklar neticesinde meydana gelmiş, savaşı kazanan devletlerin iradesi bu mahkemelerin kurulmasında önemli rol oynamıştır[42].

Bu mahkemelerin olumsuz yönden ortak özellikleri, sürekliliği sağlayamamış olmaları, tarafsız olmamaları, tabii hakim güvencesine bağlı kalınmaması, üyelerin tümünü kapsayan ve her üye devlete eşit mesafede bir ceza mahkemesinin kurulamamış olması şüphe götürmez bir gerçektir[43].

 

  1. ROMA STATÜSÜ VE ULUSLARARASI CEZA MAHKEMESİ

2.1.ROMA STATÜSÜNÜN HAZIRLANMASI VE ULUSLARARASI CEZA MAHKEMELERİNİN YETKİLERİ

2.1.1. Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Kuruluş Temeli

Daha önce de izah edildiği üzere, Uluslararası Ceza Mahkemesi, uluslararası bir konferans sonucunda kabul edilen, çok taraflı bir anlaşma yoluyla kurulmuştur[44].

Roma Konferans’nda, konsensüs[45] ya da oybirliği yöntemi yerine, oyçokluğunun yeterli görüldüğü bir oylamanın yapılmış olması da ilginç bir tablo ortaya koymuştur. Statü’ye olumlu oy vermemiş devletler bile, Statü’yü onaylamaları halinde tümüyle; taraf olmamaları halinde ise belirli hallerde, Statü’de öngörülen kurallara tabidirler. Statü’nün kabulü, uluslararası hukukta yeni bir çağın, anlayışın başlangıcıdır. Statü’nün getirdiği rejimin, bir kaç güçlü devletin gücün ve yetkinin büyük bölümüne sahip olduğu, gerçek kişilerin ise tümüyle kapsam dışı kaldığı bir sistemin sonu olmasıdır. Artık, Statü kapsamında, tüm devletler mutlak olarak eşittirler; hak ve yükümlülük bakımından aynı statüdedirler. Gerçek kişiler de, uluslararası hukuk düzeninin yeni aktörleridirler[46].

Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin barış gücü mensupları ve milli kuvvet mensupları üzerinde yargılama yetkisinin bulunmasının, uluslararası hukuka aykırılık teşkil edip etmediği meselesinin de üzerinde durmak gerekir. Uluslararası hukuka göre, ülkesinde soykırım, savaş suçu ya da insanlığa karşı suç işlenen ya da vatandaşları bu suçların mağduru olan her devlet, failleri kovuşturup cezalandırmaya hukuken yetkili ve mecburdur. Bu yetki asıl olup, halen devam etmektedir. Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin yetkili olduğu hallerde, yargılama olsa olsa adil yargılama standartlarını yükseltecektir. Uluslararası Ceza Mahkemesinin statüsü, mevcut herhangi bir anlaşmalar hukuku kuralını ihlal etmediği gibi, zaten mevcut olmayan herhangi bir yükümlülük de ihdas etmemektedir[47].

Diğer üzerinde durulması gereken bir husus ise, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin milli mahkemelerin yetki alanına tecavüz edip etmediğidir. Bu soruya verilecek cevap “hayır” olacaktır. Çünkü Uluslararası Ceza Mahkemesi, ulusal mahkemelerin üzerinde yer almayıp onları tamamlayacaktır. Milli mahkemeler suçları soruşturma ve yargılama hususunda halen öncelikli yetkiye sahiptirler. Tamamlayıcılık ilkesine göre, Mahkeme sadece ulusal mahkemelerin devreye girmeye niyetli olmadıkları ya da fiilen devreye girme imkanından mahrum oldukları zaman harekete geçebilecektir. Eğer milli mahkemeler yetkilerini kullanmaya karar verirlerse, Uluslararası Ceza Mahkemesi artık yetkisini kaybedecektir. Böylecek yetki çatışmaları olmayacaktır. Sanık ve müdahil devletler, sözleşmeye taraf olmasalar bile, Mahkeme’nin yetkisine itiraz edebilecekler, kararları temyize götürebileceklerdir[48].

2.1.2. Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Hukuki Statüsü ve Kuruluş Yeri

UCM, daimi bir kurumdur ve bu Statüde sözü edilen, uluslararası toplumu ilgilendiren en ciddi suçları işleyen kişiler üzerinde, yargı yetkisine sahiptir ve ulusal ceza yargı yetkisini tamamlayıcıdır. Mahkemenin yargı yetkisi ve işlevleri bu Statü hükümleri çerçevesinde belirlenir[49].

UCM’nin uluslararası tüzel kişiliği vardır. Her bir taraf devletin toprağı üzerinde görev ve yetkilerini kullanabilir; hatta özel antlaşmalarla diğer devletlerin ülkesinde de bu yetkiyi kullanabilir[50]. Ayrıca, amaçlarının yerine getirilmesi ve görevlerin ifası bakımından gerekli fiil ehliyetine de sahiptir[51]. Buradaki fiil ehliyeti tam ve genel yetki olmayıp, mahkemenin kuruluş amaçlarıyla sınırlıdır[52].

Mahkeme, Hollanda’nın (“ev sahibi devlet”) Lahey kentinde kurulmuştur. Kabul eden devletle bir merkez anlaşması yapılacaktır. Bu antlaşmayı Hazırlık Komisyonu hazırlayacak, Taraf Devletler Meclisi onaylayacak ve UCM adına Başkanı imzalayacaktır. Mahkeme, gerekli gördüğü takdirde statüde öngörüldüğü şekliyle başka bir yerde toplanabilir[53].

UCM’nin Birleşmiş Milletler ile bağlantısını Taraf Devletler Meclisince onaylayacak bir anlaşma tespit edecektir[54].

Mahkemenin görev alanı; soykırım suçu, insanlığa karşı işlenen suçlar, savaş suçları ve saldırı suçudur[55].

Mahkemenin resmi dilleri; Arapça, Çince, Fransızca, İngilizce, Rusça ve İspanyolca’dır[56]. Hükümler ve temel meseleleri çözmeye yönelik kararlar, bu resmi dillerde yayımlanacaktır.

III. ULUSLARARASI CEZA MAHKEMESİNİN YAPISI

3.1.TEŞKİLAT YAPISI

UCM, common law(müşterek  hukuk) ve Kıt’a Avrupası Hukuku sistemlerine ait unsurları bir arada taşımaktadır. Mahkeme statü uyarınca dört organdan oluşur. Başkanlık[57], Adliye (Kendi içinde üç daireden oluşur: istinaf dairesi, ilk derece dairesi ve ön soruşturma dairesi), Savcılık Örgütü ve Kalem Teşkilatı. 1994 yılında Uluslararası Hukuk Komisyonu tarafından hazırlanan tasarı statüye önemli bir değişiklik olan, ön soruşturma dairesini önermiştir. Hollanda’nın önerisi üzerine yapılan bu değişiklik ile, UCM’nin yapısına soruşturma yetkisini haiz bir hâkim eklenmiştir[58].

Adli teşkilatın bir parçası olmadığı için 34. maddede sayılmamış olmakla birlikte, “Taraf Devletler Meclisi” de UCM’nin organlarından biridir ve mahkemenin işleyişi bakımından önemli yetkilere haizdir[59].

Statüye göre hâkimler, savcılar ile savcı yardımcıları ve kayıt memurları, mahkemenin tam zamanlı çalışan üyeleri olarak atanırlar. UCM’nin uluslararası memuru statüsüne haciz olurlar. Dolayısıyla sadece bu örgütün hizmetinde sürekli olarak görev yapan resmi memurlardır.

Roma statüsü’nde UCM’nin yapısı aşağıdaki başlıklar altında düzenlenmiştir[60].

Başkanlık: Başkanlık teşkilatı başkan, birinci ve ikinci başkan yardımcısı olmak üzere üç birimden oluşur. Başkanlık, Savcılık ve savunma birimlerine karşı mahkemeyi temsil eder. Ayrıca Statü’de belirtilen diğer görevleri yerine getirir.

Dairelerin Oluşumu: Mahkeme, Temyiz Dairesi, Ceza Dairesi ve İlk Yargılama Dairesi olmak üzere üç daireden oluşur.

Temyiz Dairesi, bir başkan ve dört üye yargıçtan oluşur. Ceza Dairesi, en az altı yargıçtan oluşur. Bu oluşumda yargıçların mesleki tecrübe ve yeterlilikleri göz önünde bulundurulur. Tüm daireler ceza ve uluslararası insancıl hukuk uzmanlarından oluşur. İlk Yargılama ve ceza dairelerinde ceza hukuku uzmanları bulunmaktadır. İş yoğunluğuna göre sürekli gördüğü miktarda ceza ve ilk yargılama dairesi oluşturur. Hakimler görevlerinde üç yıl ve daha uzun süreli kalırlar, her seçim döneminden sonra daireler yeniden teşkil eder.

3.1.1. ADLİ TEŞKİLAT

3.1.1.1.Başkanlık

Mahkeme’nin Başkanı ile Birinci ve İkinci Başkan Yardımcıları, hakimler tarafından mutlak çoğunlukla seçilecektir. Görev süreleri üç yılın dolmasıyla ya da hakimlik sürelerinin sona ermesiyle, hangisi daha önce gerçekleşirse, bitecektir. Sadece bir kez daha seçilmek mümkündür[61].

Başkan hazır bulunamazsa ya da reddedilmişse, Birinci Başkan onun görevini ifa eder. Her ikisi de hazır bulunamazsa ya da reddedilmişse, İkinci Başkan, Başkanlık görevlerini ifa eder[62].

Başkan ve her iki Yardımcısı, birlikte Başkanlık’ı oluştururlar. Görevleri Savcılık örgütü dışında kalan Mahkeme teşkilatının gereği gibi yönetimi ve genel olarak, Statü ile kendilerine verilen diğer görevleri yerine getirirler.

3.1.1.2.İstinaf, İlk Derece ve Ön Soruşturma Dairesi

Başkan ve diğer dört hakimden oluşur. İlk Derece Bölümü ve Ön Soruşturma Bölümü en az altışar hakimden oluşur.[63] Hakimlerin hangi bölümlerde görevlendirecekleri, her bir bölüm tarafından ifa edilecek görevin niteliğine ve hakimlerin nitelikleri ve tecrübelerine bakılarak belirlenecektir. Her bir bölümün, ceza hukuku ve ceza usul hukuku ile uluslararası hukuk alanlarında, gerekli olan uzmanlık derecesinin uygun bir kombinasyonunu sağlayacak şekilde oluşturulmasına dikkat edilecektir. İlk derece ve ön soruşturma daireleri, baskın olarak ceza yargılaması deneyimi olan hakimlerden oluşturulacaktır[64].

Mahkemenin adli görevleri, her bir bölüm içerisinde, daireler tarafından yerine getirilecektir.[65]İstinaf Dairesi, İstinaf Bölümü’nün tüm hakimlerinden oluşur. İlk Derece Dairesi’nin görevleri, İlk Derece Bölümü’nden üç hakim tarafından yerine getirilir. Ön Soruşturma Dairesi’nin görevleri ise, ya Ön Soruşturma Bölümü’nün üç hakimi tarafından ya da o bölümün tek bir hakimi tarafından yerine getirilir[66].

3.1.1.3.Savcılık Örgütü

Başsavcılık, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin bağımsız bir organı olup, re’sen hareket etme görev ve yetkisine sahiptir. Hiç bir makam ve hükümetten talimat alamaz.

Teşkilatta, bir başsavcı ve yeteri kadar savcı görev yapmaktadır. Başsavcı da hakimler gibi oluşturulan listeden dokuz yıl için seçilir. Tekrar seçilmeleri mümkün değildir.

Başsavcı, seçilmesinden kısa bir süre sonra her yardımcılık makamı için üçer aday belirler ve Genel Kurul’da bunlar arasından seçim yapılır[67].

3.1.1.4.Kalem Teşkilatı

Mahkeme’nin adli nitelikte olmayan görev ve işlerinin idare edildiği organdır. Ana görevi Mahkeme’nin bürokratik işlerinin yürütülmesini sağlamaktır. Bu kalemin başında, Başkatip bulunmaktadır. Başkatip, Mahkeme’nin en üst düzey idari görevlisi olup, Mahkeme Başkanı’nın emrinde görev yapar[68]. Başkatip ve Katipler, yüksek ahlak sahibi üst düzeyde yetkin kimseler arasından, Mahkeme’nin dillerinden en az birisini mükemmel derecede bilen kişiler arasından seçilir[69].

Başkatip ve Katiplerin seçimi, hakimlerin kendi aralarında yapacakları gizli oylamada, oyçokluğuyla yapılır. Bu konuda, Taraf Devletler Meclisi’nden gelecek tavsiyeler de dikkate alınır[70].Başkatibin görev süresi beş yıldır. Tekrar seçilmesi mümkündür. Tam zamanlı görev yaparlar[71].

Başkatip tarafından, Kalem Teşkilatı’na bağlı bir Mağdurlar ve Tanıklar Birimi kurulmalıdır. Bu birimin görevi, savcılık örgütüyle danışma içinde olarak, Mahkeme önüne çıkan mağdurlar, tanıklar ve bunların tanıklıkları sebebiyle tehlike altında bulunan diğer kimseleri koruyucu önlemler almak, güvenlik düzenlemeleri ayarlamak, danışma hizmeti sağlamaktır[72].

Başkatip, Başkanlığın ve Savcının kabulü ile, mahkeme personelinin atanması, ücretlendirilmesi ve işten çıkarılması da dahil olmak üzere, çalışma koşulları ve hükümlerini düzenleyen bir Personel Tüzüğü önerecektir. Bu Tüzük, Taraf Devletler Meclisi’nce onaylanacaktır[73].

3.1.1.5. Hakimlerin Seçimi ve Nitelikleri

Hakimlerin yüksek ahlaki seciyeye sahip, itibar sahibi kişilerden, tarafsızlığı ve dürüstlüğü ile temayüz etmiş ve uyruğunda bulunduğu devlette en yüksek hakimlik makamı için gereken şartlara haiz kişilerden olması gerekmektedir. Mahkeme dairelerinin oluşumunda hakimlerin uluslararası insani hukuk ve insan hakları hukuku başta olmak üzere ceza hukuku ve uluslararası hukuk alanındaki deneyimleri dikkate alınır[74].

Genel Sekreterin talebinden itibaren, her devlet aranılan niteliklere haiz iki ayrı aday belirler. Adaylar belirlendikten sonra Ceza Hukuku Hakimleri için bir liste, uluslararası İnsani Hukuk hakimleri için ayrı bir liste hazırlanır. Bir aday gereken yeterliliğe sahip ise her iki listede de aday olabilir. Seçim gizli oylama ile Genel Kurul’da yapılır. İlk oylamada oyların üçte ikisini alan ceza hukuku uzmanı en az dokuz  hakim, uluslararası insani hukuk uzmanı en az beş hakim seçilir. Bu oran ilk seçimde sağlanamaz ise, ikinci turda gruplardan en çok oyu alan dokuzar aday, hakim olarak seçilir[75].

Hakimlerin görev süresi dokuz yıldır. Görev süresi dolanlar tekrar seçilemezler. İlk seçimlerde Uluslararası Ceza Mahkemesinin üçte biri altı yıl için, üçte biri dokuz yıl için seçilir. Boşalan üçte bir üyelik için üç yılda bir seçim yapılır. İlk seçimde üç yıl için seçilenler bir kez daha seçilebilir. Bunun dışındaki kişiler yalnızca bir dönem göre yaparlar.

3.1.2. TARAF DEVLETLER MECLİSİ

BM Uluslararası Hukuk Komisyonu tarafından 1994 yılında hazırlanan Statü Tasarısı’nda öngörülmemiş bulunan bu oluşum, Mahkeme’nin dört resmi organından biri olmakla beraber, çok önemli işlevlere sahiptir[76].

Statü’nün 112. maddesinde düzenlenmiş bulunan Meclis, Statü’ye taraf her devletin birer temsilcisinden oluşmaktadır. Statü’yü imzalayıp da henüz buna taraf olmamış veyahut sadece Konferans Nihai Senedini imzalamış olan devletler ise, gözlemci bulundurabileceklerdir.

Taraf Devletler Meclisi’nin görevleri şunlardır[77]:

  1. Hazırlık Komisyonu’nun tavsiyelerini değerlendirmek ve uygun bulduğunda kabul etmek.
  2. Mahkemenin idaresine ilişkin Başkanlık, Savcı ve Başkatibe yönelik denetimi sağlamada gözetim imkanı verir.
  3. Kendisi tarafından kurulacak Büro’nun rapor ve faaliyetlerini değerlendirmek ve bunlara ilişkin gerekli işlemleri yapmak.
  4. Mahkeme’nin bütçesini değerlendirmek ve kararlaştırmak
  5. Statü md 36 uyarınca, hakimlerin sayısında değişiklik yapılmasını kararlaştırmak
  6. Statü md. 87/5 ve 7 uyarınca, devletlerin işbirliği göstermemesine ilişkin meseleleri değerlendirmek.
  7. Statü ve Usul ve Delil Kuralları’na uygun olan diğer herhangi bir görevi yerine getirmek.

Taraf Devletler Meclisi, BM Genel Merkezi’nde ya da Uluslararası Ceza Mahkemesi merkezinde (La Haye), yılda bir kez toplanır. Şartlar gerektirdiğinde, özel oturumlar da yapılabilir. Bu özel oturumlar, Büro’nun kendi inisiyatifi ya da TDM üyelerinin 1/3’ünün talebi üzerine toplanır[78].

Taraf Devletler Meclisi’nin her üyesinin bir oyu vardır (md.112/7). Demek ki, ağırlıklı oy ya da veto hakkı gibi imkanlar tanınmamış, genel ve eşit oy ilkesi benimsenmiştir. Bu formülün, özellikle Mahkeme’nin finansmanında başı çekmesi düşünülebilecek bazı idari bir fonksiyonu olup siyasi bir yönlü olmadığı vurgusu açısından önem arz etmektedir.

 

MEHMET SAMİ UZUN

 

 

 

 

YARARLANILAN KAYNAKLAR

  1. ALİBABA Arzu, “Uluslararası Ceza Mahkemesinin Kuruluşu”, A.Ü.H.F.D., C.48.
  2. BALCI Mustafa, Savaş Hukuku ve Savaş Suçları, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Isparta 1999.
  3. BAŞAK Cengiz, Uluslararası Ceza Mahkemeleri ve Uluslararası Suçlar, Ankara 2003.
  4. ÇINAR M. Fatih, Uluslararası Ceza Mahkemelerinin Gelişimi Işığında Uluslararası Ceza Divanı, Çanakkale 2004.
  5. ERDAL Selcen, Uluslararası Ceza Mahkemesinin Devlet Egemenliğine Etkisi, Ankara, 2010.
  6. Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi Statüsü.
  7. GÜLLER Nimet, ZAFER Hamide, Uluslararası Ceza Mahkemesi El Kitabı, İstanbul 2006.
  8. SUNAY Reyhan, Tartışılan Egemenlik, Ankara 2007.
  9. ŞEN Ersan, Uluslararası Ceza Mahkemesi, Ankara 2009.
  10. Roma Stütüsü
  11. ÖNOK R. Murat, Tarihi Perspektifiyle Uluslararası Ceza Divanı, Ankara 2003.
  12. TEZCAN Durmuş/ERDEM Mustafa Ruhan/ÖNOK R.Murat, Uluslararası Ceza Hukuku, Ankara 2009.
  13. TONGÜR Ali Rıza, Uluslararası Ceza Mahkemesinin Kapsamı ve Yargılama Hukuku, İstanbul, 2005.
  14. Uluslararası Nürnberg Askeri Mahkeme Statüsü

[1] TONGÜR Ali Rıza, Uluslararası Ceza Mahkemesinin Kapsamı ve Yargılama Hukuku, İstanbul, 2005, s.1.

[2] TEZCAN Durmuş/ERDEM Mustafa Ruhan/ÖNOK R.Murat, Uluslararası Ceza Hukuku, Ankara 2009, s.364.

[3] TONGÜR, age., s.1.

[4] TÖNGÜR, age., s.1.

[5] TÖNGÜR, age., s.1.

[6] TEZCAN/ERDEM/ÖNOK,age., s.364.

[7] ŞEN Ersan, Uluslararası Ceza Mahkemesi, Ankara 2009, s.135.

[8][8] TEZCAN/ERDEM/ÖNOK,age., s.364.

[9] ERDAL Selcen, Uluslararası Ceza Mahkemesinin Devlet Egemenliğine Etkisi, Ankara, 2010, s.127.

[10] SUNAY Reyhan, Tartışılan Egemenlik, Ankara 2007, s.280-281.

[11] ERDAL Selcen, age., s.128.

[12] BALCI Mustafa, Savaş Hukuku ve Savaş Suçları, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Isparta 1999, s.5.

[13] GÜLLER Nimet, ZAFER Hamide, Uluslararası Ceza Mahkemesi El Kitabı, İstanbul 2006, s.2.

[14] TÖNGÖR, age., s.4.

[15] GÜLLER/ZAFER, age., s.2.

[16] ALİBABA Arzu, “Uluslararası Ceza Mahkemesinin Kuruluşu”, A.Ü.H.F.D., C.48, s.184.

[17] TEZCAN/ERDEM/ÖNOK,age., s.326.

[18] ALİBABA, a.g.m., s.184-185.

[19] ÇINAR M. Fatih, Uluslararası Ceza Mahkemelerinin Gelişimi Işığında Uluslararası Ceza Divanı, Çanakkale 2004, s.13.

[20] TÖNGÖR, age., s.7.

[21] GÜLLER/ZAFER, age., s.5.

[22] Uluslararası Nürnberg Askeri Mahkeme Statüsü, md.18,19,24.

[23] GÜLLER/ZAFER, age., s.5.

[24] GÜLLER/ZAFER, age., s.7.

[25] BAŞAK Cengiz, Uluslararası Ceza Mahkemeleri ve Uluslararası Suçlar, Ankara 2003, s.32.

[26] BAŞAK, age., s.32.

[27] BAŞAK, age., s.33.

[28] BAŞAK, age., s.34.

[29] GÜLLER/ZAFER, age., s.7.

[30] ALİBABA, a.g.m., s.188.

[31] TÖNGÜR, age., s.9.

[32] ALİBABA, a.g.m., s.189.

[33] TÖNGÜR, age., s.10.

[34] GÜLLER/ZAFER, age., s.10.

[35] GÜLLER/ZAFER, age., s.11.

[36] Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi Statüsü md.8.

[37] ÇINAR, age.,s.22.

[38] ÇINAR, age.,s.23.

[39] ŞEN, age., s.27.

[40] ŞEN, age., s.27.

[41] TÖNGÜR, age., s.12.

[42] ŞEN, age., s.29.

[43] ŞEN, age., s.29.

[44] ÖNOK R.Murat, age., s. 109.

[45] Konsensüs, uluslararası konferanslarda uygulanan karar alma yöntemlerinden biridir. Burada karar, oylama yapılmadan, görüşmeler sonucu oluşan metne hiç bir tarafın itiraz etmemesi sonucu metnin kabul edilmesiyle alınmış sayılır.

[46] ÖNOK R.Murat, age., s. 111.

[47] ÖNOK R.Murat, age., s. 112.

[48] ÖNOK R.Murat, age., s. 112.

[49] Roma Statüsü md. 1.

[50] Roma Statüsü md. 4/2.

[51] Roma Statüsü md. 4/1.

[52] ÖNOK R. Murat, Tarihi Perspektifiyle Uluslararası Ceza Divanı, Ankara 2003, s.112.

[53] Roma Statüsü md. 3.

[54] Roma Statüsü md. 2.

[55] Roma Statüsü md. 5.

[56] Roma Statüsü md. 50/1

[57] Roma Statüsü md. 34.

[58] ÖNOK, age., s.113.

[59] ÖNOK, age., s.114.

[60] Roma Statüsü, Md. 35-38.

[61] Roma Statüsü, Md. 38/1.

[62] Roma Statüsü, Md. 38/2.

[63] Roma Statüsü, Md. 39/1.

[64] Roma Statüsü, Md. 39/1.

[65] Roma Statüsü, Md. 39/2-a.

[66] Roma Statüsü, Md. 39/2.

[67] Roma Statüsü, Md. 42.

[68] Roma Statüsü, Md. 43/2.

[69] Roma Statüsü, Md. 43/3.

[70] Roma Statüsü, Md. 43/4.

[71] Roma Statüsü, Md. 43/5.

[72] Roma Statüsü, Md. 43/6.

[73] Roma Statüsü, Md. 44/3

[74] Roma Statüsü, Md. 36.

[75] Roma Statüsü, Md. 36/8.

[76] ÖNOK, age., s.125.

[77] Roma Statüsü md.122.

[78] Roma Statüsü md.112.

Yorumlar

Reklam
ETİKETLER: , ,
BİR YORUM YAZIN

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.