ALTIN
DOLAR
EURO
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ordu °C

BÜTÜN SAPKINLIKLAR BÖYLESİNE İYİ NİYETLİ CÜMLELERLE BAŞLIYOR

Tahir Şahin
26 Nisan 1967 yılında Samsun'da dünyaya gelmişim. İlkokul, ortaokul ve lise eğitimimi Samsun'da tamamladım. 1998 yılında Samsun 19 Mayıs Üniversite'si Eğitim Fakültesi İngilizce Öğretmenliği bölümünden mezun oldu. Halen MEB'de İngilizce Öğretmeni olarak görev yapmaktayım. Evliyim ve iki çocuk babasıyım.
09.05.2018
287
A+
A-

Kendisi benim de yakından tanıdığım, iyi niyetinden ve samimiyetinden asla şüphe duymadığım, çok ciddi manada ilmi bir birikimi olan, tanıdığım kadarıyla Sünnî bir gelenekten gelen, ilâhiyat alanında Türkiye’nin sayılı üniversitelerinden birisinde öğretim görevlisi olarak çalışan Doç. Dr. bir arkadaşımın facebook üzerinde yapmış olduğu bir paylaşımı okudum. Yazmış oldukları ilk bakışta gerçekten insanı cezbediyor; ancak görüş belirttiği alanın KIYAMETİN KOPACAĞI ANA KADAR GEÇERLİLİĞİ göz önüne alındığında ortaya bazı sıkıntılı durumların çıkabileceği yönünde kaygılarım oluştu ve bu kaygılarımı sizinle paylaşmak istedim.

Arkadaşımın şahsiyetinin ve kişilik haklarının korunması açısından kimliği ile ilgili herhangi bir bilgiyi özellikle paylaşmıyorum, çünkü kendime yapılmasını istemediğim bir şeyin başkasına yapılmasını da elbette bir Müslüman olarak istememem gerekir.

Öğretim Görevlisi arkadaşım demiş ki:

“ İyice düşündüm, taşındım, araştırdım ve gördüm ki, meğer İslam’ın birinci şartı
kelime-i şahadet değilmiş. GÜVENİLİR İNSAN olmakmış. Mümin kelimesi de zaten bunu ifade ediyor. Güvenilmeyen insana gittikçe mümin diyesim gelmiyor.

Lütfen bu cümle üzerinde birazcık düşünelim. Sizce böylesine bir cümle bizi nerelere savurur acaba?

Eğer kelime-i şahadeti güvenirlik ile aynı kefeye koyarsak bırakın işin ilmihâl tarafını Allah (c.c) korusun ortaya öylesine bir kavram karmaşası çıkar ki bir anda farkında olarak ya da olmayarak kavramlar savaşı çıkartmış olursunuz.

Şimdi soralım. İmanlı olmanın öncelikli şartları Allah (c.c)’ı ve Onun Peygamberi Hz. Muhammed (sav)’i kabullenmek değil mi?
Mesela güvenilir olmadığı herkes tarafından bilinen bir gayri Müslim,

” Ben Müslüman olmak istiyorum. ” dediğinde öğretim görevlisi arkadaşımın mantığı ile şöyle mi diyeceğiz kendisine.

” HAYIR KARDEŞİM. SEN MÜSLÜMAN OLAMAZSIN. ÇÜNKÜ GÜVENİLİR DEĞİLSİN. ÖNCE GÜVENİLİR OL SONRA DA KELİME-İ ŞAHADET GETİR VE MÜSLÜMAN OL.”

Yani Müslüman olmanın birinci şartı oldu güvenirlik. Ne yazık ki Öğretim Görevlisi arkadaşım farkında olmasa da böylesine bir denklemi kurmuş oluyor beyninin arka planında. Ve daha da kötüsü ilmi kariyeri ve akademik konumuyla da bu düşünceye insanların nezdinde bilimsellik elbisesini giydirmiş oluyor.

Bu sizce adı konulmamış bir sapkınlık ve ilmi bir cinayet değil mi? Aslında bütün dini sapkınlıklar böyle başlamıyor mu? Kartopu-çığ ilişkisi gibi bir şey değil mi bu?

Elbette bir mümin güvenilir olmak zorundadır. Hz. Peygamberin(s.a.v) nübüvvet vazifesi öncesinde El Emin diye anıldığını biliyoruz. Günümüz şartları göz önüne alındığında acaba bir müslümanın güvenilir olmasını geçtim güvenilir kalabilme imkânı teoride bile ne kadar mümkün? Evet güvenilir olmak Müslüman’ın taşıması gereken bir erdemdir ama güvenilir olmayı iman ile aynı kefeye koymak bir insanı güvensiz kılmaz mı?

Her şeyi ama her şeyi “meta” haline getirmeyi hedeflemiş adı kapitalist olan bir dünya sistemi düşünün. Böylesine bir sistemin işleyebilmesi için güvenilir olmamak bir yaşam biçimi olarak algılanmakta ve güven değeri yozlaştırılmaktadır.

Bu sistemin hâkim olabilmesi için hayatın her alanında inanılmaz bir mücadele vardır. Bu sisteme göre İNSAN İHTİYACI SINIRSIZDIR VE KİM EN FAZLA TÜKETİYORSA O EN İYİ İNSANDIR.

Evet, böylesine bir sistemde sizce güvenilir olmak, insanların dert edinmesi istenilen bir koşul mudur? Ne kadar dikkatli olursanız olun bu sistem içinde yaşadığınız sürece güvenilir olmama ihtimali bulunan insanlarla karşılaşmanız mümkündür. Ama bu durum bir kişinin iman sınırlarına yönelik keskin bir ithamda bulunmayı doğru kılmaz. Güvenilir olmamak elbette bir cürümdür ama bir kişinin imanını ortadan kaldırmaz. İnandığını söyleyen ve kalbiyle de bunu tasdik eden bir insan, güvenirlik testini geçemediğinde imansızdır demek bir hurafe olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu nedenle itikadi konularda felsefe yaparken ciddi bir hassasiyete sahip olmak elzemdir.

Siz de şimdi tutar da bu kapitalist sistem içinde var olmaya çalışan bir insana Müslümanlığın öncelikli şartının güvenilirlik olduğunu söylerseniz, o zaman amiyane bir tabirle halt etmiş olursunuz. Güvenilir olmasını Müslüman’dan elbette beklemeliyiz ama güvenilirlik ile Kelimei Şehadeti kıyaslamak sağlıklı bir yaklaşım değildir. Güvenirlik, Kelimei Şehadet getirerek İslami sınırlar içine dahil olan bir insanın elzem bir hasletidir.

Güvenirlik değerini Kelime-i Şehadetin önüne koyup bunu bir de ilmi kisveyle yapıyorsanız o zaman sapkın bir düşüncenin temsilcisi olmuş olmaz mısınız?

Oysa insanlar İslam’ı iyi insan olmak için seçerler. Mücadele, yıkılsak da, günahların içine batsak da hep iyi insan olmanın mücadelesidir.
SÖZÜN ÖZÜ GERÇEKTEN İSLAMİ MANADAKİ SAPKINLIKLARIN BÖYLE İYİNİYETLİ CÜMLELERLE BAŞLADIĞINI TARİH HEP KAYDETMİŞTİR.

TAHİR ŞAHİN

sahintahir1967@gmail.com

Yorumlar

Reklam
BİR YORUM YAZIN

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.