ALTIN
DOLAR
EURO
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ordu °C

MERAYA TECAVÜZ SUÇU (TCK 154/2)

25.04.2018
7.921
A+
A-
MERAYA TECAVÜZ SUÇU (TCK 154/2)
Reklam

Bu madde metni “Madde 154 – (2) Köy tüzel kisiliğine ait olduğunu veya öteden beri köylünün ortak yararlanmasına terk edilmiş bulunduğunu bilerek mera, harman yeri, yol ve sulak gibi taşınmaz malları kısmen veya tamamen zapt eden, bunlar üzerinde tasarrufta bulunan veya sürüp eken kimse hakkında altı aydan üç yıla kadar hapis ve bin güne kadar adli para cezası verilir.”şeklinde düzenlenmiştir.

Meraya tecavüz suçunun Yargıtay uygulamaları kapsamında açıklanması gerekmektedir.

En ust yasal norm olan Anayasanın 45. Maddesine göre; “Devlet, tarım arazileri ile çayır ve mer’aların amaç dışı kullanılmasını ve tahribini önlemek, tarımsal üretim planlaması ilkelerine uygun olarak bitkisel ve hayvansal üretimi artırmak maksadıyla tarım ve hayvancılıkla uğraşanların işletme araç ve gereçlerinin ve diğer girdilerinin sağlanmasını kolaylaştırır.

Anılan maddenin gerekçesi; “Madde, Devlete, tarım arazilerinin ve çayırlarla meraların amaç dışı kullanılmasını önleme görevini yüklemektedir” şeklinde açıklanmıştır

Değişik kanunlarda meralarla ilgili düzenleme olmakla birlikte, ayrıntılı düzenleme aynı adla anılan 4342 Sayılı Mera Kanunu 28.02.1998 Tarihli ve ‘23272 Sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir.

Bu Kanunun 1. Maddesine göre amacı; daha önce çeşitli kanunlarla tahsis edilmiş veya kadimden beri kullanılmakta olan mera, yaylak, kışlak ve kamuya ait otlak ve çayırların tespiti, tahdidi ile köy veya belediye tüzel kişilikleri adına tahsislerinin yapılmasını, belirlenecek kurallara uygun bir şekilde kullandırılmasını, bakım ve ıslahının yapılarak verimliliklerinin artırılmasını ve sürdürülmesini, kullanımlarının sürekli olarak denetlenmesini, korunmasını ve gerektiğinde kullanım amacının değiştirilmesini sağlamaktır.

Kanunun 3/1 -d. maddesinde mera; “hayvanların otlatılması ve otundan yararlanılması için tahsis edilen veya kadimden beri bu amaçla kullanılan yerlerdir.” şeklinde,

Aynı madde ve fıkranın “d” bendinde ise Yaylak; çiftçilerin hayvanları ile birlikte yaz mevsimini geçirmeleri, hayvanlarını otlamaları ve otundan yararlanmaları için tahsis edilen veya kadimden beri bu amaçla kullanılan yerdir.” şeklinde tanımlanmıştır.

Aynı kanunun Mera, Yaylak ve Kışlakların Hukuki Durumu” kenar başlıklı 4/1-3. maddesinde ise; meraların kullanma hakkının bir veya birden çok köy veya belediyeye ait olduğu, bu yerlerin Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunduğu, özel mülkiyete geçirilemeyeceği, amacı dışında kullanılamayacağı, meralarda zamanaşımının uygulanmayacağı sınırlarının daraltılamayacağı, ancak kullanım hakkının kiralanabileceği hüküm altına alınmıştır.

3402 sayılı Kadastro Kanununun 16/B maddesine göre;

“Mera, yaylak, kışlak, otlak, harman ve panayır yerleri gibi paralı veya parasız kamunun yararlanmasına tahsis edildiği veya kamunun kadimden beri yararlandığı belgelerle veya bilirkişi veya tanık beyanı ile ispat edilen orta malı taşınmaz mallar sınırlandırılır, parsel numarası verilerek yüzölçümü hesaplanır ve bu gibi taşınmaz mallar özel siciline yazılır.

Bu sınırlandırma tescil mahiyetinde olmadığı gibi bu suretle; belirlenen taşınmaz mallar, özel kanunlarında yazılı hükümler saklı kalmak kaydıyla özel mülkiyete konu teşkil etmezler.”

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK) ’nun 999. maddesine göre, “özel mülkiyete tabi olmayan ve kamunun yararlanmasına ayrılan taşınmazlar, bunlara ilişkin tescili gerekli bir ayni hakkın kurulması söz konusu olmadıkça kütüğe kaydolunmaz. Tapuda kayıtlı bir taşınmaz, kayda tabi olmayan bir taşınmaza dönüşürse, tapu sicilinden çıkarılır. ”

Aynı kanunun 715. Maddesine göre; ” Sahipsiz yerler ile yararı kamuya ait mallar, Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır.

Aksi ispatlanmadıkça, yararı kamuya ait sular ile kayalar, tepeler, dağlar, buzullar gibi tarıma elverişli olmayan yerler ve bunlardan çıkan kaynaklar, kimsenin mülkiyetinde değildir ve hiçbir şekilde özel mülkiyete konu olamaz.

Sahipsiz yerler ile yararı kamuya ait malların kazanılması, bakımı, korunması, işletilmesi ve kullanılması özel kanun hükümlerine tâbidir.”

Yararlanma, tahsis şekli, mahiyet gibi ölçütler çerçevesinde kamu malları sahipsiz malları, hizmet malları, orta malı, vakıf malları, eski eserler gibi çeşitli Sınıflandırmalara tâbi tutulmaktadır. Bu ayrım içerisinde meralar kamu orta malları kapsamında yer almaktadır.

Orta mallarının bir kısmından yapılan tahsise göre toplumun belirli bir kesimi yararlanırken meralar buna örnektir, bir kısmından ise yol ve meydanlar gibi mahiyetleri itibariyle herkes yararlanmaktadır.

4342 sayılı Mera Kanununun 4.maddesinin 4. Fıkrasında; amaç dışı kullanılmak suretiyle vasıfları bozulan mera, yaylak ve kışlakları tekrar eski konumuna getirmek amacıyla yapılan veya yapılacak olan masrafların, sebebiyet verenlerden tahsil edileceği, yapılan masraflar karşılığı tahsil edilen tutarların genel bütçeye, yapılacak olân masraflar karşılığı tahsil edilen tutarların ise il müdürlüklerince hazırlanan ıslah projelerine uygun olarak o yerin ıslah çalışmalarında kullanılmak üzere köy sandığında veya belediye bütçesinde açılacak hesaba gelir kaydedileceği, •

Aynı kanunun 5 ve 6. maddelerinde; meraların tespit, tahdit ve tahsislerinin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığınca yapılacağı, Devletin hüküm ve tasarrufunda veya Hâzinenin mülkiyetinde bulunan arazilerin mera olarak tahsis edilebileceği,

12.maddesinde; vali yardımcısı başkanlığında çeşitli kamu görevlileri ve ziraat odası temsilcisinden oluşan mera komisyonlarınca meraların ihtiyaçtan fazla çıkan kısmının çevre köy veya belediyelerde hayvancılık yapan özel gerçek ve tüzel kişilere kiralanabileceği,

30.maddesinde; otlatma amacıyla kiraya verilen meralardan alınacak ücretlerin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Merkez Saymanlık Müdürlüğü hesabına yatırılacağı, yatırılan bu tutarların bütçeye gelir kaydedileceği,

14.maddesinde; tahsis amacı değiştirilmedikçe mera, yaylak ve kışlaklardan bu kanunda gösterilenden başka şekilde yararlanılamayacağı, ancak, bü kanuna veya daha önceki kanunlara göre mera olarak tahsis edilmiş olan veya kadimden beri bu amaçla kullanılan arazilerin belirli şartlarda ilgili müdürlüğün talebi, komisyonun ve defterdarlığın uygun görüşü üzerine, valilikçe tahsis amacı değiştirilebileceği bu takdirde söz konusu yerlerin tescillerinin Hazine adına yapılacağı,

16.maddesinde; mera komisyonlarının tespit ve tahdit çalışmaları sırasında köy ve belediyelere tahsisli veya kadimden beri bu amaçla kullanılan mera,’ yaylak ve kışlaklar üzerinde zilyedlik yoluyla hasım gösterilmeksizin yapılmış bulunan tescillerin iptalini sağlamak üzere, durumu Hâzineye ihbar etmekle yükümlü oldukları, ‘

19.maddesinde; muhtarlar ve belediye başkanlanın mera, yaylak ve kışlakların ve sınır işaretlerinin korunmasından ve ayrıca tahsis amacına göre en iyi şekilde kullanılmasının sağlanmasından sorumlu oldukları, bu amaçla ilgili köy ve belediyelerde “Mera Yönetim Birlikleri” kurulacağı, muhtarlar ve belediye başkanları, mera, yaylak ve kışlaklara tecavüz olduğu takdirde durumu derhal Bakanlık, il veya ilçe müdürlüğüne, il ve ilçe müdürlükleri de valilik veya kaymakamlığa bildirmekle yükümlü oldukları, bu makamlarca 3091 sayılı Taşınmaz Mal Zilyedliğine Yapılan Tecavüzlerin Önlenmesi Hakkında Kanun veya 2886 sayılı Devlet İhale Kanununun 75. maddesi uyarınca gerekli işlemlerin yapılacağı,

İnşaat Yasağı başlığı altındaki 20. Maddesinde; Yaylak ve kışlaklarda, 442 sayılı Köy Kanununda öngörülen mşaatlaı ile valılıkleıden izin alınmak suretiyle ıinar mevzuatına göre yapılacak kullanma amacına uygun mandıra, suluk, sundurma ve süreklilik göstermeyen barınak ve ağıllar ile Turizm Bakanlığının talebi üzerine turizme açılması uygun görülen bölgelerde ahşap yapılar dışında, ev, ahır ve benzeri inşaatlar yapılamayacağı,

442 sayılı Köy Kanununun 2. maddesinde; meraların köyü oluşturan unsurlardan biri olduğu, 8. maddesinde meraların da dâhil bulunduğu köy orta mallarının Devlet malı gibi korunacağı, bu türlü mallara el uzatanların Devlet malına el uzatanlar gibi cezalandırılacağı,

12.maddesinde; meralardan ihtiyaçtan fazlasının kiralanabileceği bu takdirde kira bedelinin köy parası olarak köy tüzel kişiliğine ait olacağı,

3091 sayılı Taşınmaz Mal Zilyedliğine Yapılan Tecavüzlerin Önlenmesi Hakkında Kanunun 3. maddesinde; köye ait taşınmaz mallara yapılan tecavüz veya müdahalelerde köy halkından herhangi birinin de yetkili makama başvuruda bulunabileceği, anılan kanunun uygulama şekli ve esaslarına dair yönetmeliğin 46. maddesinde ise köy tüzel kişiliğine ait mer’a, harman yeri, yol ve sulak gibi taşınmaz mallara yapılan ilk tecavüz ve müdahaleler 3091 sayılı Kanuna göre önlenmekle birlikte, tecavüz veya müdahalede bulunanlar hakkında 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 154. maddesi uyarınca cezai işlem yapılmak üzere durumun valilik ve kaymakamlıkça Cumhuriyet Savcılığına bildirileceği,

Düzenlenmiştir. Bu şekilde mera ve yaylaklarla ilgili cezai yönden hangi yasal hükümlerin uygulanabileceği detaylı şekilde açıklanmış olduğundan başkaca özel veya genel düzenlemelerin tatbiki mümkün değildir. ”

Sanık hakkında uygulama yapılması istenen hakkı olmayan yere tecavüz başlığı altındaki 5841 Sayılı Kanunu 1. Maddesi ile değişik TCK nun 154. Maddesinin 1. Fıkrası “Bir hakka dayanmaksızın başkasına ait taşınmaz mal veya eklentilerini malikmiş gibi tamamen veya kısmen işgal eden veya sınırlarını değiştiren veya bozan veya hak sahibinin bunlardan kısmen de olsa yararlanmasına engel olan kimseye, suçtan zarar görenin şikâyeti üzerine altı aydan üç yıla kadar hapis ve bin güne kadar adlî para cezası verilir.”

2.Fıkrası ” Köy tüzel kişiliğine ait olduğunu veya öteden beri köylünün ortak yaraı anmasına terk edilmiş bulunduğunu bilerek mera, harman yeri, yol ve sulak gibi taşınmaz mallan kısmen veya tamamen zapt eden, bunlar üzerinde tasarrufta bulunan veya şurup eken kimse hakkında birinci fıkrada yazılı cezalar uygulanır.” Şeklindedir.

TCK nun 154′ Maddesınin 14.03.2009 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 25/2/2009 taun ve 5841 Sayılı Kanunun 1. maddesi ile değişiklikten önceki 1. Fıkrası:” Bir hakka dayanmaksızın kamuya veya özel kişilere ait taşınmaz mal ve eklentilerini malikmiş gibi tamamen veya kısmen işgal eden veya sınırlarını değiştiren veya bozan veya hak sahibinin bunlardan kısmen de olsa yararlanmasına engel olan kimseye, suçtan zarar görenin şikayeti üzerine altı aydan üç yıla kadar hapis ve bin güne kadar adli para cezası verilir” şeklindeydi.

5841 Sayılı Kanunla yapılan bu değişiklik sonrası Belediye sınırları içerisinde bulunan ve herhangi bir köyün kullanımına da bırakılmayan mera niteliğindeki taşınmazlara tecavüz TCK nun 154. maddesindeki suçu oluşturmaz.

Türk Ceza Kanununun 154. Maddesinin 2. Fıkrasındaki köy merasına tecavüz suçunun maddi unsurunu oluşturan seçimlik hareketler; merayı kısmen veya tamamen zapt etme veya üzerinde tasarrufta bulunma ya da sürüp ekmektir. Zapt etme; taşınmazdan başkalarının kısmen veya tamamen yararlanmasını engellemek, taşınmazı fiilen el altında tutmaktır. Tasarruf etmek ise, taşınmazın devamlı bir biçimde kullanılması olup kısa süreli tasarruflar, kanunun aradığı anlamda tasarruf değildir. Öte yandan sürüp ekmek de, taşınmaz üzerinde tasarruf etme şekillerinden biridir.

Suçla korunan hukuki yarar meraların mülkiyet ve ortak kullanım hakkının korunmasıdır. Bu suçla meraya vaki tecavüz eylemlerinin herhangi bir şikayet ve başvuru şartına bağlı olmaksızın etkin bir biçimde yaptırım altına alınması ve bu suretle meraların korunması amaçlanmıştır.

Bu suçun mağduru meradan yararlanma hakkı olan herkestir. Meranın kullanma hakkı sahibi köy tüzel kişiliği ve meranın sahibi Hazine de suçtan zarar görendir.

Köy muhtarının meraya tecavüzünde Köy Kanunu’nun 33. Maddesinde köy derneğine yetki vermiş, köy muhtarları hakkındaki davaların da takibini sağlamıştır.

Dava konusu taşınmazın mera olup olmadığı; yetkili ve idari merciler tarafından mera olarak tahsis edilmesi ya da taşınmazın öncesinin bilinmeyen bir zamandan beri geleneksel biçimde kamu malı niteliğinde mera olarak kullanılagelmiş olmasına bağlıdır.

Yasal düzenlemeden anlaşılacağı üzere, suçun maddi konusu tahsisli veya kadim köy meralarıdır. Tahsis idari bir işlem olup Devlete ait olan bir arazinin kullanım hakkının hayvanların otlatılması ve otuntan yararlanılması için müştereken bir veya birkaç köy ya da belediyeye bırakılmasını ifade eder. Kadim mera ise, başlangıcı bilinmeyen bir zamandan beri mera olarak kullanılan yerlerdir. Mera çalışmaları sırasında kadim meralarda kayıt altına alınarak köy veya belediyeler adına tahsis işlemleri yapılmak suretiyle fiili durum yazılı hale de getirilmektedir. ,

Yayla olan yerin sakinleri tarafından amacının dışında yazlık evler yapılarak yaygın yapılaşma ve yerleşmeye sebebiyet verilmesi, bağlı bulunduğu beldede belediye teşkilatı kurulması, hizmet binalarının yapılması, imarın geçerek kesinleşmesi, kısa veya uzun süreli özel mülkiyete dönüştürülerek kullanılıyor olması taşınmazın öncesinin kadim yayla olma gerçeğini ortadan kaldırmaz.

Ancak 4342 sayılı Mera Kanununun geçici 3. maddesinde 20.06.2007 tarihli ve 26558 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 03.06.2007 tarihli ve 5685 sayılı Kanunla değişiklik yapılmıştır. Buna göre, Belediye ve mücavir alan sınırları içerisinde kalan ve 01.01.2003 tarihinden önce kesinleşen imar plânları içerisinde yerleşim yeri olarak işgal edilerek mera, yaylak ve kışlak olarak kullanımı teknik açıdan mümkün olmayan yerlerin ot bedeli alınmaksızın tahsis amacı değiştirilerek Hazine adına tescilleri yapılır. Ancak, bu nitelikteki taşınmazlardan ilgili belediye veya kamu kurum ve kuruluşları adına tescil edilmiş olanların tescilleri bedel talep edilmeksizin aynen devam eder. Bunlar hakkında Hâzinece dava açılmaz, açılmış davalardan vazgeçilir. Hâzinece bu nitelikteki taşınmazlar hakkında ilgili belediye veya kamu kurum ve kuruluşları aleyhine açılan davalar sonucunda Hazine adına tesciline veya mera, yaylak ve kışlak olarak sınırlandırılmasına ve özel siciline yazılmasına karar verilen, kesinleşen ve henüz tapuda işlemleri yapılmamış olan taşınmazlar hakkında da aynı hüküm uygulanır.

Bu maddenin uygulanmasında “yerleşim yeri” kavramı konut, konaklama, turizm, sanayi, askeri v.b. amaçlar için kullanılmak üzere planlanarak yapılaşmış veya eskiden beri bu amaçlarla kullanılan şehir, kasaba ve beldelerin üzerinde yapılaşma bulunan yerleşim alanlarını ifade etmektedir.

Yaşamım genellikle çiftçilik ve hayvancılıkla sürdüren kişilerih, asıl ikamet yerleri olan köy veya belediyelere günü birlik gelip gidemeyecekleri kadar uzaktaki yaylaklara geçici olarak barınabilmek için yayla evi yapmak mecburiyetinde oldukları bir gerçektir.

Ancak bunların geleneksel yaylak yapılaşmasına uygun, çimento harcı veya benzeri malzeme kullanılmadan yığma taş veya ahşap tarzında olması ve yalnız hayvancılık amacıyla geçici barınmaya mahsus bulunması gerekir.

Bu nitelikte olmayan yayla evlerini hayvancılıkla uğraşanlar dahi inşa etse TCK nun 154. Maddesindeki suç oluşabileceği gibi, hayvancılıkla uğraşmayanların da geleneksel yapılaşmaya ııygun dahi yapılsa inşaa ettikleri tüm yapılar atılı suçu. oluşturabilir. Çünkü meralara hiç bir şekilde, yaylaklara da hayvancılık yapanların hayvanlarıyla beraber geçici barınmalarına imkan veren geleneksel yapılar dışında yapı yapabilmeleri mümkün değildir.

Çok eski tarihlerde geleneksel yaylak yapılaşmasına uygun, çimento harcı veya benzeri malzeme kullanılmadan yığma taş veya ahşap tarzında yapılan evler için suç unsuru oluşmasa da, bunların tadilatında çimento harcı gibi malzemeler kullanılarak tadilat yapılması halinde yapı sabit hale gelip geleneksel kullanıma aykırı uygulama doğabileceğinden suç unsurları oluşabilir. Çünkü yayla evlerinin geçici barınma amacıyla basit yapıda bulunması gerekir. Bu husus mahallinde yapılacak tespitle bilirkişi raporuyla belirlenir.

Yayla evleri murisler tarafından yapılmış; ancak hakkında dava açılan sanık tarafından hiç kullanılmamış, bakım ve onarım görmemiş, sahiplenilmemiş ve tespit tarihinde de boş ise bu halde TCK’nun 154. maddesindeki suçun unsurlarının ayrıca değerlendirilmesi gerekir.

Sabit yapı için suça konu alana temel atarak zapt ve tasarrufta bulunma suçun tamamlanması için yeterlidir. İnşaatın tamamlanması gerekmez.

Mera veya yaylaya, sabit yapı yanında farklı kısma bahçe vs amaçlarla başka tecavüz olması halinde bunların farklı zamanlarda olduğu belirlenemezse fiilin tek suç kabulü gerekir.

Benzer konuda Ceza Genel Kurulu’nun 23.03.1987 gün, 612/145; 11.10.1993 gün, 213/236, 13.12.1993 gün, 308/312 ve 20.12.1993 gün, 299/334 sayılı kararlarında işgal edilen ve oıman sayılan taşınmazın sonradan 6831 sayılı Yasanın 2/B maddesine göre orman dışına çıkarılmasının oluşan suçu ortadan kaldırmayacağı, ancak manevi unsurun değerlendirilmesi gerektiği kabul edilmiş, 05.12.1994 gün 304/329 sayılı kararında da suç işlendikten sonra idarece çıkarılan tebliğle yazar kasa kullanma zorunluluğunun ortadan kaldırılmasının işlenen suçu etkilemeyeceği belirtilmiştir.

Yargıtay 8. Ceza dairesinin 21.01.2015 tarih ve 2014/26663 Esas, 2015/1370 karar sayılı ilamında ve benzer çok sayıda kararlarında; Yasayla yapılan bir idari yapılanma değişikliğinde, suç tarihinde köylünün ortak yararlanmasına tahsis edilmesi nedeniyle tecavüz edilmesi suç teşkil eden köy merasının, sonradan bir belediyeye katılması kullanım şeklini ve bunlardan yararlanabilecekleri etkilememekte, değiştirmemektedir. Yine 6360 sayılı Yasanın 16. maddesi uyarınca mahalleye dönüşen köy, köy bağlısı ve belediyelerce kullanılan mera, yaylak, kışlak gibi yerlerden bu mahalle sakinleri ve varsa diğer hak sahiplen 25.02.1998 tarihli ve 4342 sayılı Mera Kanunu hükümleri çerçevesinde yararlanmaya devam edecek olması nedeniyle idari yapının değişmesine rağmen kullanım şeklinin değişmediği ve 6360 sayılı Yasanın suçun unsurlarını değiştirmediği gözetildiğinde anılan yasadan önce işlenen fullerin suç niteliği devam etmektedir. Öte yandan Büyükşehir Belediyelerin kurulmasına ilişkin 2972 sayılı Yasanın yürürlüğe girmesinden sonra da, yürürlük tarihinden önce işlenen fiiller suç olmaya devam etmiştir. Benzer uygulama,’ meranın köy yerleşim alanına dönüştürülmesinde de devam etmiştir: Ayrıca 6360 sayıh Yasada açık bir hüküm bulunmadığı ve TCK.nun 154. maddesinde değişiklik yapılmadığı halde yasadan önce işlenen fiillerin suç teşkil etmeyeceğinin kabulü halinde kesinleşmiş, infaz edilmemiş, infazı devam eden veya infazına başlanmamış olan mahkumiyet hükümlerinin de uyarlama yargılaması ile yeniden değerlendirilmesi ve eylemin suç olmaktan çıkarılması görüşüyle beraaat kararı verilmesi gerekmektedir. 6360 sayılı yasayla özel bir hüküm getirmeyen ve 5841 sayılı Yasanın 1. maddesinde olduğu gibi, TCK.nun 154. maddesinde değişiklik yapmayan yasa koyucunun 6360 sayılı Yasa ile 765 sayılı TCK.nun 513. ve 5237 sayılı TCK.nun 154/2. maddesine göre suç oluşturan ve kesinleşmiş bulunan mahkumiyet hükümlerini ortadan kaldırmak amacı bulunmadığı şeklinde değerlendirmeler yapılmıştır.

(Samsun Bam 4.C.D. 02/02/2018 tarih 2017/2527 Esas, 2018/221 Karar sayılı ilamı)

 

MEHMET SAMİ UZUN

Yorumlar

Reklam
ETİKETLER: ,
BİR YORUM YAZIN

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.