ALTIN
DOLAR
EURO
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ordu °C

Maliye Politikasının Ortaya Çıkışı, Gelişimi, Amaçları ve Araçları

26.02.2018
12.662
A+
A-
Maliye Politikasının Ortaya Çıkışı, Gelişimi, Amaçları ve Araçları
Reklam

Bu çalışma beş bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde maliye politikasının ortaya çıkışı ve gelişimi, ikinci bölümde maliye politikasının tanımı ve konusu, üçüncü bölümde maliye politikasının amaçları, dördüncü bölümde maliye politikasının amaçları arasındaki çatışmalar ve son olarak beşinci bölümde maliye politikasının araçları  üzerinde durulacaktır.

            Maliye politikası kanalıyla, kamu gelirleri, kamu harcamaları ve bütçe aracılığı ile ekonomideki olumsuzluklara karşı direnç oluşturulur. Piyasada kendiliğinden çözülemeyen, enflasyon, işsizlik, cari açık, dış ticaret açığı ve büyüme sorunları ile mücadele edilir. Ekonomik istikrar ve büyüme sağlamaya çalışılır. [1]

 

  1. MALİYE POLİTİKASININ ORTAYA ÇIKIŞI VE GELİŞİMİ

1.1.Maliye Politikası Ortaya Çıkmadan Önceki Dönemin Özellikleri

Maliye Polikası, 1929 Büyük İktisat Buhranı’ndan sonra ortaya çıkmıştır. Bu döneme kadar geçerli olan klasik iktisat anlayışı, “bırakınız yapsınlar” felsefesine dayanıyordu. Bu anlayışa göre devletin yaptığı harcamalar, alınacak vergilerle doğru orantılı olacaktır. Bu felsefe serbest piyasa düzenini bozan nedenlerin en önemlisidir. Klasik iktisat anlayışında, devlet yalnızca milli savunma hizmetleri, ülkenin iç asayiş hizmetleri, toplum için zorunlu olan ve bedeli yararlananlarca karşılanmayan mal ve hizmetleri üretir. Onun dışında devlet iktisadi hayatın dışında tutulmalıdır. Devlet ekonomideki piyasa güçlerine göre son derece başarısızdır, bu nedenle devletin yaptığı harcamalar gereksiz yapılan harcamalar olarak nitelendirilmiştir. Bu anlayış kamu maliyesine; kamu harcamalarının hacim itibariyle dar olması gerektiği, devlet bütçesinin denk olması gerektiği, kamu harcamalarının olabildiği ölçüde dolaylı vergi gelirleri ile finanse edilmesi gerektiği şeklinde yansımıştır.[2]

1.2.Maliye Politikasını Ortaya Çıkaran Nedenler

            En önemli neden olarak Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra ortaya çıkan 1929 Büyük İktisat Buhranı gösterilebilir. Çünkü Büyük iktisat Buhranı, klasik iktisat görüşünün yıkılmasına sebep olmuştur.[3]

Birinci Dünya Savaşının meydana getirdiği ekonomik ihtiyaçlar, savaşı müteakiben meydana gelen sosyal problemlerin telafi edilmesi için yapılan giderler kamu harcamalarının sürekli artmasına neden olmuş, devlet bütçesi sürekli genişlemiştir. Vergi ve benzeri gelirler kamu harcamalarını karşılamaya yetmeyince, borçlanma yoluna gidilmiştir. Savaş döneminin bitiminde klasik iktisat anlayışına devam edilmek istenmiş, ekonomik durgunluk sürecine girilmiştir. 1929 yılında bu durgunluk giderek artarak tüm dünyada en şiddetli düzeye ulaşmıştır. [4]

Büyük İktisat Bunalımı’nın belirtileri işsizlik, talebin yetersiz kalması, fiyatlar genel düzeyinin düşmesi ve bununla ilişkili orak üretim seviyesinin aşağılara inmesi şeklindedir.[5]

Büyük İktisat Bunalımı’ndan kurtulabilmek için bir çok bilim adamı ve düşünürler bir araya gelmişlerdir. Keynes 1936 yılında yayınladığı”The General Theory of Employment, interest and Money” (İstihdam, Faiz ve Para Genel Teorisi) isimli eserinde bu çözüm yolları arayışlarından biridir. Keynes, buhranın nedenlerini, efektif talepteki yetersizliğe ve buna bağlı olarak üretim seviyesinin ve istihdamın gerilemesine bağlamıştır. Keynes klasik iktisat görüşüne şiddetle karşı çıkmıştır. Ekonominin klasik iktisatçıların aksine, her zaman tam istihdamda dengede bulunmadığını, eksik istihtamda da dengede bulunabileceğini savunmuştur. Ekonominin tam istihtamda dengede olabilmesi için devlet müdahalasenin şart olduğunu ileri sürmüştür. Keynes’e göre ekenomideki istihdam hacmini ve üretim seviyesini toplam talep belirler, toplam talepteki yetersizliğin ise kamu harcamalarının arttırılması ile giderilebilir. Buna göre devletin kendi kendini kontrol amacıyla yaptığı yatırımlar, ekonomiyi çarpan ve hızlantıran etkisi ile eksik istihdamdan çıkarıp, tam istihdama getirecektir. Bu şekilde ilk defa ortaya atılan öneriler maliye politikasının doğuşuna neden olmuştur.[6]

 

  1. MALİYE POLİTİKASI KAVRAMI

Maliye politikası, “belirlenen amaçlara eldeki mali araçlarla (kamu ekonomisi değişkenleri) ulaşmayı” anlatmaktadır[7].

Mali amaçlara ulamak için kullanılacak araçların özellikleri konusunda yer ve zaman faktörleri ile ekonomik ve sosyal bünyeleri de dikkate almak gerekir. Özellikle gelişmiş ve gelişmekte olan ülke ayrımı çerçevesinde konuyu ele almak gerekir. Geniş anlamda maliye politikası, “kamu harcamaları ve kamu gelirleri gibi kamu sektörünün mali değişkenlerinin mikta ve bileşiminde iktisat politikası amaçlarını gerçekleştirmek (ekonomik büyüme, ekonomik istikrar, gelir dağılımı adaleti v.s.) için yapılan düzenlemeler” şeklinde ifade edilebilir[8]

Çeşitli yazarlar tarafından aşağıdaki şekilde tanımlar da yapılmıştır.

P.Samuelson, “Olumlu bir maliye politikası, vergilerin ve kamu harcamalarının konjoktür dalgalanmalarının azaltılmasına, aşırı enflasyondan uzak gelişen bir tam istihdam ekonomisinin devamına yardım edecek şekilde tesbitidir” diyerek başarılı bir maliye politikasının ne demek olduğunu bu şekilde ifade etmektedir.[9]

G.K. Shaw, “Maliye Politikası genellikle, makro ekonomik politik amaçlara ulaşmak için, devletin vergi ve harcama programlarındaki değişmelerinin uzaklaştırılması olarak tanımlanmaktadır” diye genel bir tanım yapılmıştır[10].

 

 

  1. Musgrave, “saf bir maliye politikası kamu harcamalarındaki değişmelerin vergi hasılatındaki değişmelerle karşılandığı bir politikadır” şeklinde bir tanım yapmaktadır[11].

J.M. Keynes, maliye politikasını, “gelirin daha eşit bölüşümü için iradibir vasıta ve sermaye birikiminin ölçülü olarak büyümesini sağlayan bir istikrar faktörü” diye tanımlamıştır[12].

  1. Görgün’de maliye politikasını “kamu hizmetlerinin harcamalarının ve gelirlerinin büyüklük ve bileşiminde, belli iktisadi ve/veya sosyal hedefere ulaşmak amacı ile yapılan ayarlamalar” olarak tanımlamıştır[13].

Fevzi Devrim ise maliye politikasını, “devletin sahip olduğu mali araçları; fiyat istikrarını, tam istihdamı, ekonomik büyüme ve gelişmeyi, adil gelir ve servet dağılımını sağlamak ve konjoktürel dalgalanmalardan arınmış istikrarlı bir ekonomik yapıyı korumak amacıyla kullanması” şeklinde ifade etmiştir[14].

  • MALİYE POLİTİKASININ KONUSU VE AMAÇLARI

            Maliye politikası; devletin sahip olduğu mali araçları; fiyat istikrarını, tam istihdamı, ekonomik büyüme ve gelişmeyi, adil bir gelir ve servet dağılımını sağlamak ve konjonktürel dalgalardan arınmış istikrarlı bir ekonomik yapıyı korumak amacıyla kullanılmasıdır. Devletin sahip olduğu mali araçlardan en etkilileri ise, kamu gelirleri ve kamu harcamalarıdır.[15]

Maliye politikasının amaçlarını, temel iktisat politikasının amaçlarından ayrı düşünülemez. Bu nedenle maliye politikasının amaçları ile temel iktisat politikasının amaçları ile paralel olarak; ekonomik büyümeyi sağlamak, ekonomide tam istihdam ile fiyat istikrarını sağlamak ve gelir dağılımında adaletin sağlanması şeklinde ifade edilebilir[16].

          3.1.Ekonomik İstikrar

            Bir ekonomide fiyat istikrarının sağlanması için iki önemli konu birlikte gerçekleşmelidir. Bunlardan biri fiyat istikrarı, diğeri ise tam çalışmadır. Bir ekonomide düşük bir üretim düzeyinde istikrarlı bir fiyat düzeyi arzulanmadığı gibi, hızla yükselen bir fiyat düzeyinde de maksimum üretim düzeyi istenmemektedir. Fiyat istikrarı ve tam istihdamın bulunduğu bir ekonomide, ekonomik istikrar tam olarak gerçekleşmektedir[17].

3.1.1.Fiyat İstikrarı

Fiyat istikrarının dengeli olmasının sağlanması ve korunması günümüz devletlerinin en büyük ekonomik problemi ve maliye politikasının en önemli amacıdır. Fiyat istikrarının korunması demek, ekonomik dalgalanmaların önüne geçilmeye çalışılmasıdır. Genel fiyat düzeyinde ortaya çıkan dalgalanmalar iki türlü olabilir. Bunlardan birincisi, fiyatlar genel düzeyi ya sürekli yükselir ya da sürekli düşer. İkincisi ise, deflasyon olarak isimlendirilir. Fiyat istikrarı teriminden anlaşılması gereken enflasyon ve deflasyon ile mücadeledir. Günümüzde fiyatlar genel düzeyi sürekli yükselmektedir. Enflasyonun etkisini her an hissetmekteyiz. Bu nedenle maliye politikasının amacı geniş anlamda enflasyonla mücadeledir [18].

Enflasyon; fiyatlar genel düzeyinin sürekli şekilde yükselmesi şeklinde tanımlanabilir. Toplam talep-toplam arz dengesizliği olarak da formüle edilebilir. Maliye politikası, bu dengesizliği giderme noktasında en etkin iktisat politikası aracıdır. Devlet harcamaları azaltarak ve vergileri artırarak bütçe fazlası verdirmek zorundadır. Bu sayede toplam talep kısılarak denge oluşturulması hedeflenmektedir [19].

Deflasyon ise; fiyatlar genel düzeyinin sürekli olarak azalması olayıdır. Özellikle 1930’lu yılların başlarında yaşanan yaygın deflasyon; üretim kayıplarına, yoksulluklara, kitlesel işsizliklere yol açtığından fiyat artışları gibi fiyat düşüşlerinin de toplum açısından önemli bir sorun olduğunun önemli bir örneğidir.[20]

Fiyatlar genel seviyesindeki düşüşün önüne geçmek amacıyla maliye politikası, ekonomiyi canlandırma ( genişletici maliye politikası) saikiyle hareket eder. Bu amaçla, vergilerin azaltılması, kamu harcamalarının artırılması  ve dolayısıyla açık bütçe politikaları etkili olacaktır. Diğer bir deyişle, tüketimi veya talebi artırıcı politikalar deflasyonun önlenmesinde etkili olacaktır.[21]

1970’li yıllarda ortaya çıkan ve durgunluk içinde enflasyon şeklinde tanımlanan stagflasyon, ekonomik istikrar politikasının temel amaçları olan fiyat istikrarı ve tam istihdamın gerçekleşmekten ne kadar uzak olduğunu yansıtan diğer bir olgudur. Stagflasyon henüz yeni bir olaydır. Bu nedenle nedenlerinin iyi araştırılması gerekmektedir. [22]

Bazı iktisatçılar, enflasyon dönemlerinde sendikaların artan işsizliğe karşı, müstahdemlerin hayat standartlarını korumak istemelerini, stagflasyonun olarak ileri sürmüşlerdir. Diğer bir yaklaşımı savunan iktisatçılar ise, stagflasyonu bir ekonomide eksik rekabet koşullarında çalışan firmaların yüksek fiyat politikalarına bağlamışlardır. Mal ve faktör piyasalarında eksik rekabet koşullarının geçerliliği varsayılarak, işçiler ve müteşebbisler arasındaki gelir paylaşım ücadelesini bu olayın müsebbibi olarak göstermişlerdir. Bir başka iksisatçı grup ise, stagflasyonun kaynağı olarak anti-enflasyonist etkiler oluşturmak üzere uygulanan para ve maliye politikaları olduğunu ifade etmişlerdir.[23]

Stagflasyonun çözümü için ise, gelir politikaları( ücret ve fiyat kontrolleri), arz yanlı büyüme politikaları ve vergi temelli gelirler politikası gibi öneriler ileri sürülmüştür. Yeni istikrarsızlık çeşidi olan stagflasyonun ortadan kaldırılmasında en önemli iktisat politikası aracı olarak maliye politikası önerilmektedir.

3.1.2.Tam İstihdam

            Günümüz ekonomilerinde özellikle gelişmiş ülkelerde maliye politikasının temel amaçlarından biri de tam istihdamın sağlanmasıdır. Bu amaca ulaşılamaması durumunda milli gelir düşmekte ve ekonomideki büyüme hızı azalmaktadır. Bu kavram geniş anlamda, ekonomideki mevcut üretim faktörlerinin tam olarak kullanılmasını ifade eder. Ancak ekonomik kuramda tam istihdam, üretim faktörlerinden emek üzerinden tanımlanmaktadır. Yani çalışma isteği ve yeteneği olan liyakatli her kişinin cari ücret ve çalışma koşullarından üretim sürecine dahil edilmesi gerektiği üzerinde durur. Tabiki bu kaynakların tamamının etkin bir şekilde kulanılması beklenemez. Ekonomistlere göre, tam istihdam; friksiyonel öğeleri gözleri önünde tutarak, işsizlik oranının normal olduğu bir istihdam düzeyi olarak ifade edilir. [24]

Gelişmiş ülkelerin en büyük problemi kaynakların tam kullanımı ve dolayısıyla tam istihdamın sağlanması sorunudur. Keynes’in efektif talep noksanlığının ekonomide eksik istihdama neden olduğunu ispatlaması üzerine, gelişmiş ülkeler toplam talep noksanlığını gidermek amacıyla kamu sektörünün hem de özel sektörün harcamalarını artırma politikası uygulamaktadır. Çünkü, toplam harcamaların miktarı ekonomideki mevcut kaynakların tam olarak kullanımını gerçekleştiriyorsa, ancak o vakit ekonomide tam istihdam sözkonusu olabilecektir. Aksi durumda, tam istihdamdan söz edilemez. Eğer, toplam harcamaların (toplam talebin) miktarı toplam arzı aşarsa fiyatlar genel seviyesi yükselmekte ve enflasyon başlamaktadır. Toplam harcamalar ekonomideki mevcut kaynakların tümünün kullanımını sağlayan seviyesinin altında gerçekleştiği takdirde işsizlik ve durgunluk ortaya çıkmaktadır. Ekonomik dengenin bozulması halinde ya mal ve eşya fiyatlarının düşmesi (deflasyon) ya da yükselmesi (enflasyon) ortaya çıkmaktadır[25].

Ekonomik denge, dış ticaret sonuçlarına göre (İthalat ve ihracat durumu) değişmektedir. Bir ülkedeki ihracatın artması, piyasaya arz edilen mal ve hizmetlerin miktarında bir azalmaya neden olacağından fiyat artışlarına ve tersine ithalatın artması halinde ise piyasadaki mal ve hizmet arzı çoğalacağı için toplam arz, toplam talep dengesinde, diğer unsurlarında eşit ve dengeli olması gerekir. [26]

Kamuda yapılan harcamaların miktarı ile bu harcamaların kaynağında kullanılan kamu gelirlerini, özel harcamalarda meydana getirdiği azalma, toplam arz ve toplam talep arasındaki dengeyi gerçekleştiren en önemli iki faktördür. Devletin kamu harcamaları ve kamu gelirleri yoluyla ekonomiye yaptığı müdahale sonucunda oluşturduğu talep, kıstığı özel talebe eşitse toplam harcamalar seviyesinde bir değişiklik sözkonusu olmayacaktır. Kamu ekonomisinin meydana getirdiği talep, özel sektörde kıstığı talepten küçükse, toplu harcamalar azalacak, büyükse artacaktır[27].

          3.1.3.Enflasyon ve İşsizlik Arasındaki İlişkiler: Phillips Eğrisi

Daha önce belirtildiği gibi maliye politikasının temel amacı, fiyat istikrarını ve tam istihdamı sağlamaktır. Ancak ekonomik hayata ilişkin olaylar oldukça karmaşıktır. Her zaman için bu iki öğenin gerçekleşmesi mümkün değildir. Faktör ve ürün piyasalarının eksik rekabet koşulları içinde çalışması bu iki amaca birlikte ulaşılmasını engellemektedir. Bu nedenlerle bu iki öğenin değişim oranı iyi belirlenmelidir. Tam istihdam ve fiyat istikrarı arasındaki ilişki Phillips Eğrisi ile gösterilebilmektedir.[28]

3.1.4.Dış Ticaret Dengesinin Sağlanması

          Uluslararası ticaret sonucunda dış ticaret dengesi ya açık veya fazla veyahutta denk olmaktadır. Bir ülkenin dış ticaret dengesi devamlı bir şekilde ya açık veya fazla veriyorsa, hem iç ekonomik istikrarın sağlanmasında hem de ekonomik büyümenin gerçekleşmesinde önemli etken olmaktadır. [29]

3.2.İktisadi Kalkınma ve Büyüme Amacı

            1950’li yıllardan beri maliye politikasının iktisadi kalkınma ve büyüme amacı hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkeler için büyük önem arz etmektedir. Gelişmiş ülkeler için ikinci Dünya Savaşı sonrasında dengeli büyüme hızının sağlanması ve korunması, gelişmekte olan ülkeler için ise savaş sonrası zararların telafisi ve kalkınma çabalarının başlatılması ve sürdürülmesi şeklinde ortaya çıkmıştır[30].

Gelimiş ülkele sanayileşmelerini tamamladıkları, tarım sektörünü gereğince modernize ettikleri için, nispi olarak, daha düşük büyüme hızlarıyla yetinebilirler. Ancak son zamanlarda, gelişmiş ekonomilerde de, işsizlik ve enflasyon sorunu beraberinde yeterli bir büyüme hızına ulaşılamaması sorununu getirmiştir. Gelişmekte olan ülkeler ise sanayileşmelerini tamamlamak, tarım kesimini modernize etmek ve tam istihdama ulaşmak için daha yüksek bir kalkınma hızı sağlamak zorundadır. Buradan çıkaracağımız sonuca göre maliye politikasının amacı yalnızca ekonomik istikrarı sağlamak değil, uzun vadede ekonomik büyüme ve iktisadi kalkınmayı sağlamaktır[31].

3.3.Gelir ve Servet Dağılımını Düzenleme Amacı

Az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde, milli gelirin adil olmadığı bugün tartışmasız kabul edilmektedir. Bir ekonomide üretim, tüketim ve bölüşüm dengelerinin piyasa koşullarına ve fiyat mekanizmasına göre tayin edilmesi halinde o ülkedeki mülkiyet dağılımı ve üretim faktörlerine olap talep farklı olduğu sürece, gelir dağılımının adil olmayacağı görüşü ileri sürülmektedir[32].

 

Adil gelir dağılımını sağlamak için devlet çeşitli politikalar uygulamaktadır. Maliye politikasının amaçlarından biri de gelir dağılımında meydana gelen büyük dengesizliklerin giderilmesidir. Devlet toplumu oluşturan kişiler arasında reel geliri ve refahı adil bir şekilde dağıtmış olmaktadır. Madem ki piyasa ekonomisinin işleyişi arz, talep ve fiyat mekanizmasına bağlıdır; belli bir satınalma gücü ile desteklenmeyen bir talebin önemi de yoktur. O halde gelir dağılımı veri olmadıkça toplumdaki kişilerin gerek özel gerekse kamusal ihtiyaçlarını talep yapıları içine yansıtmaları, yani gerçek taleplerinin oluşması ve ortaya çıkması mümkün değildir. Bir ekonomide adil gelir dağılımı gerçekleşmedikçe, buna bağlı olarak ortaya çıkacak talep yapısı, o ekonomide kaynakların optimum dağılımını sağlamayacaktır. Adil gelir dağılımının nasıl olması gerektiği iktisadın sorunu değil, o ülkenin siyasi, sosyal ve ahlaki değer yargılarına bağlı bulunan bir kavramdır. Toplumu oluşturan bireyler arasında gelirin eşit bir biçimde dağılımından ziyade, gelirin adil bir şekilde dağılımı görüşü savunulmaktadır. Gelirin adil dağılımından ise, gelir ve servein dengeli ve uygun bir biçimde dağıtımı kasdedilmemekte, ayrıca dengeli refah seviyesinin sağlanması da ifade edilmemektedir. Çünkü refah seviyesi parasal gelire bağlı olmayıp, en az tüketim seviyesine erişmeyi de gerekli kılmaktadır. Bundan dolayı, adil gelir dağılımı politikası, kişilerin tüketimlerini belirli bir miktarın üzerine çıkarmayı da amaç edinmiş bulunmaktadır[33].

3.4. Diğer Amaçlar

Maliye politikasının genel kabul gören amaçlarının yanı sıra, ödemeler bilançosu dengesinin gerçekleştirilmesi ve bölgesel dengesizliklerin giderilmesi şeklindeki amaçları da söz konusudur. Bir ülkede ekonomik istikrardan bahsedebilmek için bütçe dengesinin yanında, ödemeler dengesinin de (dış denge) sağlanması gerekir. Maliye politikası dış dengenin sağlanması konusunda aktif görev alabilir. Mal ve sermaye hareketlerinin vergilendirilmesi bir anlamda maliye politikası uygulaması olarak devreye sokulabilir. Bu şekilde döviz kaybı azaltılabilir[34].

Ayrıca yaşanılabilir bir çevre amacı da geniş anlamda maliye politikasının amaçları arasında yer alır. Özellikle çevre kirliliğinin azaltılması, temiz su temin edilmesi hususunda vergilendirme önemli bir işlem görebilmektedir[35].

 

  1. MALİYE POLİTİKASININ AMAÇLARI ARASINDAKİ ÇATIŞMALAR

4.1.Ekonomik İstikrar ve Ekonomik Büyüme Arası Çatışma

Günümüz toplumlarının ekonomik büyümeye gittikçe daha büyük ağırlık vermeleri sonucu, bir ekonomide, yalnızca kısa dönemli ekonomik dalgalanmaların giderilmesi değil, uzun dönemli gelişme hızının sağlanması da devletin temel amaçlarından birisi olmaktadır. Ancak maliye politikasının ekonomik istikrar ve ekonomik büyüme amaçları arasında da bir çatışma söz konusudur. Çünkü ekonomik büyüme değişiklik demektir. Değişiklik ise, ekonomideki kaynakların yeniden tahsisi anlamına gelmektedir. Buna karşılık, ekonomik büyümenin gerçekleştirilebilmesi için bir ekonomide istikrarlı bir ortama gerek duyulmaktadır.

4.2.Gelir Dağılımı ile Ekonomik Kalkınma Arasındaki Çatışma

Gelişmiş ülkelerin gelir dağılımı, az gelişmi ülkelere nazaran daha adaletlidir. Az gelişmiş ülkeler bir yandan ekonomik büyümeyi sağlamaya çalışırken diğer yandan da gelir dağılımını düzenleyici politikalar uygulamak zorundadırlar[36].

Ekonomik kalkınma, yatırımların artmasına gereksinim duymaktadır. Yatırımların artması ise sermaye birikimini gerektirir. Düşük gelirli kişilerin belirli bir hayat standardını sağlayabilmeleri için tüketimlerinin artması gerekmektedir. Tüketimin artması ise, tasarrular ve sermaye birikiminin azalması anlamına gelmektedir. Neticeten tasarruf yetesizliğinden yatırımlar artırılamaz ve konomik kalkınma gerçekleştirilemez. Böylece gelir dağılımının iyileşmesi tasarruf ve yatırımların azaltılması pahasına gerçekleşmektedir[37].

4.3.Tam İstihdam ile Fiyat İstikrarı Arasındaki Çatışma

Ekonomi tam istihdam düzeyine ulaşıncaya kadar ve bu dengeye ulaştığında fiyatlar genel düzeyi yükselmeye başlar. Bunun nedeni ise azalan verimler kanunu ve ekonomideki tıkanıklıklardır. Girişimciler bu aşamada, verimlilikleri düşük olan işçileri çalıştırır ve verimliliği artırıcı tedbirleri almazlar[38].

Bu durumda toplam talep, toplam arzı emecek ve üretilen bütün ürünler satılacaktır. İşçiler işlerini kaymetleyeceklerinden emin olacaklar ve iş saatlerinde eskisi kadar verimli çalışmayacaklardır. Bu nedenlerle fiyatlar genel düzeyinin yükseleceği sonucuna varılır[39].

Bunun dışında kalifiye elemanların azlığı, haberleşme ve ulaşım hizmetlerindeki aksamalar ve enerji yetersizliği gibi sebeplerle ekonomide tıkanıklıklar meydana gelebilir. Bu tıkanıklıkların mevcut kapasiteden verimli yararlanmayı önleyebilir[40].

4.4.Belirli Bir Tüketim Düzeyine Ulaşma ile İktisadi Kalkınma Arasındaki Çatışma

İktisadi kalkınma ekonominin gayri safi milli hasılasına göre gittikçe büyüyen oranlarda yatırım yapılmasıdır. Bu durum ekonomide yatırımlara ayrılabilecek toplam tasarrufları artırmak ile mümkün olabilecektir. Düşük gelirli kişilerin belirli yaşam düzeylerine ulaşmaları ise gelirlerinden eskisine göre daha büyük kısmının tüketim harcamalarına ayrılması ile olabilecektir. Bu durumda da belirli bir yaşam seviyesine ulaşma amacı ekonomide yatırımlara ayrılabilecek toplam tasarruf hacmini düşürebilecektir. Böyle bir durumda ekonomide daha az yatırım yapılacak ve kalkınma hızı da daha yavaş olabilecektir[41].

4.5.Ekonomik ve Sosyal Haklarla Maliye Politikasının Amaçları Arasındaki Çatışma

Ekonomik ve sosyal hayatta belirli amaçları gerçekleştirme politikası bazen özel hukukun temel ilkeleriyle çatışmaya yol açmaktadır. Örneğin, özel hukukta mülkiyet hakkı ve sözleşme serbestisi bulunmakta, maliye politikasında ise özel mülkiyetin belirli hallerde toplum yararına kullanılması öngörülmektedir. Bu durumda devlet ve kamu tüzel kişileri kamu yararının gerektirdiği hallerde özel mülkiyette bulunan taşınmaz malları belirli usul ve esaslar çerçevesinde kamulaştırmaya yetkili sayılmıştır. Bu nedenle ekonomik ve sosyal hayat, giderek daha yaygın bir şekilde mali araçlarla düzenlenmekte ve özel hukukun temel ilkeleri ile maliye politikasının çatışması söz konusu olmaktadır. Buradaki çatışma da çalışma hürriyeti, sözleşme serbestisi, mülkiyet hakkı gibi hakların toplumsal fayda, kamu hizmeti, ekonomik ve sosyal kalkınma gibi hususlarla sınırlandırılmasıdır[42].

 

  1. MALİYE POLİTİKASININ ARAÇLARI

Devlet, gelir ve harcamalarında değişiklik yapmak suretiyle, mali işlemler aracılığıyla, sosyal ve ekonomik kalkınma ya da büyüme, ekonomik dengenin korunması ve sosyo-ekonomik diğer amaçların gerçekleştirilmesi, yalnızca mali kararlarla ilgili olmayıp devletin diğer kararlarından da etkilenmektedir. Maliye politikası içinde devlet; vergiler, borçlanmalar ve harcamaları; ekonomide dengeyi sağlamak ve korumak, ekonomik kalkınmayı veya büyümeyi gerçekleştirmek, istihdam düzeyini yükseltmek veya tam istihdamı sağlamak gelir dağılımını adaletli bir hale getirmek amaçlarını gerçekleştirmek için, birer maliye politikası aracı olarak kullanmaktadır[43].

(Şekil 1)[44]

 

Maliye Politikasının temel araçlarını, Metin ERDEM ve arkadaşları; “Devlet Harcama Araçları” ile “Devlet Gelir Araçları” olmak üzere iki kısımda ifade etmişlerdir[45]. Adı geçen yazarlara göre, devlet harcama araçları; kamu yatırımları, mali yardımlar, transfer ödemeleri, devlet stoklarındaki değişmeler, cari harcamalar, ücretler ve maaşlar, diğer dış harcamalardır. Devlet gelir araçları ise; kişisel gelir vergileri, kurumlar vergisi, dolaylı vergiler, gümrük vergileri, sosyal güvenlik payları, mülkiyet vergisi, veraset vergisi ve diğer dış gelirlerdir[46].

 

      5.1.Devlet Harcama Araçları

5.1.1.Kamu Yatırımları

Devletin kamu hizmetlerinin yerine getirmek ve bunların devamını sağlamak amacıyla yaptığı ödemelerdir. Ekonomik dalgalanma dönemlerinde harcamalar kısılarak ya da duruma göre artırılarak, istikrar sağlanmaya çalışılır[47]. Ekonomide hızlı bir talep artışı yaratılmak isteniyorsa bu kez yatırımların artışı önlem olarak düşünülebilir. Özellikle az gelişmiş ülkelerde büyük önem taşıyan yatırımları artırmak amacı karşısında geniş ölçüde güçlükler bulunur. Bu ülkelerde genellikle yatırımların gerçekleşmesi bakımından gerekli olan iç ve dış tasarruflar kolaylıkla sağlanamamaktadır. Bütçeye bu amaçla yeterli ödeneklerin konamaması diğer bir güçlük olarak ortaya çıkar. Yatırımların artırılmasının güçlükleri nedeniyle, olanaklar dahilinde yatırımların hızlandırılması yoluna gidilebilir. Diğer taraftan söz konusu güçlükler nedeniyle az gelişmiş ülkelerde genellikle yatırımlar devlet eliyle gerçekleştirilmeye çalışılır. Yatırımlar uzun dönemli politikalardır. Üretim kapasitesini genişletmek, eğitim yatırımları ile gelir dağılımını etkilemek, alt yapı yatırımları ile diğer yatırımları özendirmek uzun dönemli hedeflere ulaşmada yardımcı olur[48].

5.1.2.Mali Yardımlar

Mali yardımarın politika aracı olarak kullanılması, yatırımlara oranla daha esnektir. Bütün sektörlere uygulanabilir. İhracatın ve yatırımların teşviki, fiyat yükselmeleri ve düşmelerin önlenmesi, tüketicilerin korunması, ürünlerin zarar görmemesi gibi kısa dönemli amaçlara bu sayede ulaşıldığında, üretim artışı ve gelir dağılımının iyileştirilmesi gibi uzun dönemli amaçlara varmak daha kolay olacaktır[49].

5.1.3.Transfer Ödemeleri

Sosyal niteliği ağır basan ödemelerdir. Emekli maaşları, çeşitli sosyal yardımlar, hastalık ve işsizlik durumlarında yapılan ödemeler örnek olarak verilebilir. Transfer ödemelerinin kullanımı politika aracı olarak esnek değildir. İstenildiği zaman artırılıp, azaltılamaz. Transfer ödemelerinin otomatik istikrar sağlayıcı bir niteliği bulunmaktadır. Örneğin, işsizlik dönemlerinde işsiz kalanlara yapılan yardımlar, işsizliğin arttığı dönemlerde artış göstererek toplam talebin azalmaması ve ekonomik krizin ortaya çıkmamasına yardımcı olur. Buna karşılık ekonomi canlanıp isizlik azaldığında bu ödemelde azalacağı için, toplam talebin daha fazla artmaması sağlanmış olur[50].

5.1.4.Devlet Stoklarındaki Değişmeler

Temel bazı ürünler olağanüstü dönemlerde kullanılmak üzere devlet tarafından stok edilir. Farklı nedenlerle de devlet stok yapabilir. Bunlardan bazıları, fiyatların düşmesini engellemek, üretim artışını devam ettirmek ve tam istihdama ulaşmaktır. Bu durumda enflasyon riski ortaya çıkabilir. Çünkü bu tür bir girişim, piyasadan malların çekilmesine, buna karşılık satın alma gücü girişine neden olur. Yani toplam talep artarken, toplam arz azalır. Bu da fiyatlar genel düzeyinin yükselmesine neden olur[51].

5.1.5.Cari Harcamalar

Devletin tüketim  harcamalarını ifade eder. Faydası bir dönemle sınırlı olan devletin bütçesi içerisinde her yıl tekrarlanan bu harcamaların en iyi örneğini kamu hizmetleri (memur maaşı ödemeleri) ödemeleri ifade eder. Yatırım harcamaları ise, devletin sermayesini artırmak, ekonomik büyümeyi sağlamak amacıyla yaptığı uzun vadeli yatırımlardır. Bu yatırımlar milli geliri artırır[52].

5.1.6.Ücretler ve Maaşlar

Genellikle uzun dönemli politikalarda, ücretler ve maaşlar araç olarak kullanılır. Çünkü kamu sektöründe istihdamın azaltılmasına veya ücretlerin düşürülmesine kamuoyu taraftar olmaz. Diğer taraftan, uzun döneme üretim ve istihdamın artışında ve gelir dağılımının iyileştirilmesinde ücret ve maaşların rolü büyüktür[53].

 

 

5.1.7.Diğer Dış Harcamalar

Farklı ülkelere yapılan yardımlar ve uluslar arası kuruluşlara yapılan ödemeler bu grupta değerlendirilir. Gelişmiş ülkeler dış yardım yoluyla ekonomilerinin eksik istihdam durumuna düşmesini önlemek amacı güderler. Az gelişmiş ülkeler ise çoğu zaman muhtaç durumdadırlar ve önemli bir bedel öderler[54].

 

      5.2.Devlet Gelir Araçları

5.2.1.Kişisel Gelir Vergileri

Gerçek kişilerin kazançlarının vergilendirmesi amacı güden bu vergilendirme türü, artan oranlı olarak uygulandığı için daha adildir. Çünkü az kazanan az, çok kazanan çok vergi öder. Kişisel gelir vergilerinin subjektif karakterli olmaları nedeniyle, gelir dağılımının iyileştirilmesi yönünde maliye politikası aracı olarak kullanılması mümkündür. Kişisel gelir vergilerinin otomatik istikrar sağlayıcı özelliği de bulunmaktadır. Maliye politikasının en etkin araçlarından olmasına rağmen, kişisel gelir vergilerinin politika aracı olarak kullanılmasının pek fazla esnekliği yoktur. Çünkü dolaysız vergilerin niteliği gereği, diğer vergilere nazaran kişilerce daha çok hissedilir. Bu nedenle kişisel gelir vergisi oranlarının istenilen düzeye çekilmesi konusunda, baskı grupları hükümet üzerinde  etkili olabilirler[55].

5.2.2.Kurumlar Vergisi

Sermaye şirketlerinin gelirlerinin vergilendirilmesi ya da vergiden muaf tutulması ile bir takım politikaların gerçekleştirilmesi hedeflenir. Yatırım teşvik edilir. Şirketlerin dağıtamadığı kârların vergilendirilmemesi veya düşük oranda tutulması bu teşviklerden biridir. Buna paralel olarak üretim artışı ve neticeten tam istihtam gerçekleşir. Ayrıca bölgesel düzensizliklerin giderilmesi için de, kalkınmada öncelikli bölgeler belirlenerek, bu bölgelerde vergi indirimi uygulanır. Bu teşvik ile bölgeler arası düzensizlikler giderilmiş olur[56].

5.2.3.Dolaylı Vergiler

Dolaylı vergiler, mal ve hizmetlerin fiyatları üzerinden alınır. Satış fiyatının içinde alındığı için hissedilme oranı çok düşüktür. Diğer bir özelliği ise tersine artan oranlı olmalarıdır. Çünkü, kişilerin gelir düzeyi arttıkça, ödedikleri dolaylı vergilerin gelirlerine oranı azalmaktadır. Dolaylı vergi arttıkça, tüketime olan talep azalır. Bu bakımdan dolaylı vergiler politika aracı olarak kullanılmaya çok uygundur. Bir kısım ürünlerde dolaylı vergiler azaltılarak, üretimin artırılması da sağlanabilir[57].

5.2.4.Gümrük Vergileri

Dış ticarette gümrük vergileri daha ziyade ithalat üzerine konur. Temel amaç yerli sanayinin korunmasıdır. Gümrük vergileri ile ithal malların fiyatı artar, talep ise vergilendirilmeyen yerli üretime kayar. Yurt içinde yatırımların artışı amaçlanıyor ise ve de bu üretim yurt içinde yapılamıyor ise, ithalattan alınan gümrük vergileri düşürülerek gerekli makine ve teçhizatın dışarıdan daha kolay satın alınmasının önü açılmış olur. Böylelikle üretim artar, buna bağlı olarak da tam istihdam sağlanır[58].

5.2.5.Sosyal Güvenlik Payları

Çağdaş sosyal güvenlik sistemlerinde ödenen sigorta primleri içerisinde hem çalışanın hem de işverenin payı bulunmaktadır. Söz konusu edilen sosyal güvenlik payı, işveren tarafından ödenen payı ifade eder. Sosyal güvenlik payının kısmen ya da tamamen kaldırılması üretim ve istihdam artışına neden olur. Diğer yandan, sosyal güvenlik payları artırılarak emekten ziyade, sermayenin yoğun olduğu tekniklerin kullanılması teşvik edilir. Bu da yine üretimin artışına ve tam istihdama neden olur[59].

5.2.6.Mülkiyet Vergileri

Yoğun kentleşmenin olduğu bölgelerde gayrimenkullere olan talep artışı, fiyatlarının artmasına ve rant gelirlerinin çoğalmasına neden olur. Fiyat istikrarını sağlayabilmek için bu gelirlerin ve gayrimenkul alım satımının vergilendirilmesi düşünülebilir. Bölgeler arasındaki gelişmişlik farklılıklarını gidermek içinde, farklı oranda mülkiyet vergileri uygulanabilir[60].

5.2.7.Veraset Vergileri

Az gelişmiş ülkelerde gelir dağılımının iyileştirilmesi ve kamu gelirlerinin artırılması amacıyla artan oranlı tarifeye sahip veraset vergileri uygulanabilir[61].

5.2.8.Dış Gelirler

Devletlerin gerektiği durumlarda dış borç veya dış yardımlar biçiminde elde ettiği gelirler söz konusu olabilir. Bağış veya hibe şeklinde elde edilenler hariç, bu tür gelirler geçici niteliktedir. Az gelişmiş ülkelerde çeşitli nedenlerle ülkelerinde üretemedikleri yatırım mallarının ithaline olanak sağlanarak, yatırımlar artırılabilir[62].

MEHMET SAMİ UZUN

 

*    Ordu Adliyesi Adli Yargı Savcı Adayı, Adalet Bakanlığı , Kırıkkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kamu Hukuku Yüksek Lisans Öğrencisi.

[1]    BİLİCİ Nurettin, Kamu Maliyesi, Seçkin Yayınevi, 3. Baskı, s 219.

[2]    PEHLİVAN Osman, Kamu Maliyesi, 2013, Trabzon, s 255.

[3]    PEHLİVAN, age., s. 256.

[4]    PEHLİVAN, age., s. 257.

[5]    PEHLİVAN, age., s. 257.

[6]    PEHLİVAN, age., s. 257.

[7]    ULUSOY Ahmet, Maliye Politikası, 2012, İstanbul, s.3.

[8]    ULUSOY, age., s.3.

[9]    ÖZBİLEN Şevki, Kamu Maliyesi, Gazi Kitabevi, s.462.

[10]  ÖZBİLEN, age., s.462.

[11]  ÖZBİLEN, age., s.462.

[12]  ÖZBİLEN, age., s.462.

[13]  ÖZBİLEN, age., s.462.

[14]  ÖZBİLEN, age., s.462.

[15]  EDİZDOĞAN Nihat/ Özhan ÇETİNKAYA / Erhan GÜMÜŞ, Kamu Maliyesi, Ekin yayınevi, 4. bası, s.514.

[16]  PEHLİVAN, age., s.258.

[17]  ATAÇ Beyhan, Maliye Politikası, Turhan kitabevi, Ankara, 2009 Temmuz, 8. Baskı, s. 37.

[18]  ATAÇ, age., s.38.

[19]  ULUSOY, age., s.23.

[20]  ULUSOY, age., s.24.

[21]  ULUSOY, age., s.24.

[22]  ULUSOY, age., s.24.

[23]  ULUSOY, age., s.25.

[24]  ATAÇ, age., s.38.39.

[25] ÖZBİLEN, age., s.466.

[26] ÖZBİLEN, age., s.466.

[27] ÖZBİLEN, age., s.466.

[28]  ATAÇ, age., s.40.

[29] ÖZBİLEN, age., s.466.

[30] ULUSOY, age., s.25.

[31] ATAÇ, age., s.44.

[32] ÖZBİLEN, age., s. 469.

 

[33] ÖZBİLEN, age., s. 469.

[34] ULUSOY, age., s.34.

[35] ULUSOY, age., s.34.

[36] EDİZDOĞAN/ÇETİNKAYA / GÜMÜŞ, age., s.522.

[37]  EDİZDOĞAN/ÇETİNKAYA / GÜMÜŞ, age., s.522.

[38] EDİZDOĞAN/ÇETİNKAYA / GÜMÜŞ, age., s.522.

[39] EDİZDOĞAN/ÇETİNKAYA / GÜMÜŞ, age., s.522.

[40] EDİZDOĞAN/ÇETİNKAYA / GÜMÜŞ, age., s.522.

[41] EDİZDOĞAN/ÇETİNKAYA / GÜMÜŞ, age., s.523.

[42] EDİZDOĞAN/ÇETİNKAYA / GÜMÜŞ, age., s.524.

[43] AKDOĞAN Abdurrahman, Kamu Maliyesi, Gazi Kitabevi, 14. Baskı, Ankara, s. 479.

[44] ULUSOY, age., s.37.

[45] ERDEM Metin/Doğan ŞENYÜZ/İsmail TATLIOĞLU, Kamu Maliyesi, Ekin Yayıncılık, 8. Baskı, s.363.

[46] ERDEM/ ŞENYÜZ/TATLIOĞLU, age., s.363.

[47] KARAOĞULLARI Eren, Maliye Politikası, 2011, Seçkin Yayınevi, Ankara, s.54.

[48] ERDEM/ ŞENYÜZ/TATLIOĞLU, age., s.365.

[49] ERDEM/ ŞENYÜZ/TATLIOĞLU, age., s.365.

[50] ERDEM/ ŞENYÜZ/TATLIOĞLU, age., s.366.

[51] ERDEM/ ŞENYÜZ/TATLIOĞLU, age., s.366.

[52] KARAOĞULLARI, age., s.54.

[53] ERDEM/ ŞENYÜZ/TATLIOĞLU, age., s.367.

[54] ERDEM/ ŞENYÜZ/TATLIOĞLU, age., s.367.

[55] ERDEM/ ŞENYÜZ/TATLIOĞLU, age., s.368,369.

[56] ERDEM/ ŞENYÜZ/TATLIOĞLU, age., s.369,370.

[57] ERDEM/ ŞENYÜZ/TATLIOĞLU, age., s.370.

[58] ERDEM/ ŞENYÜZ/TATLIOĞLU, age., s.370,371.

[59] ERDEM/ ŞENYÜZ/TATLIOĞLU, age., s.371.

[60] ERDEM/ ŞENYÜZ/TATLIOĞLU, age., s.371.

[61] ERDEM/ ŞENYÜZ/TATLIOĞLU, age., s.371.

[62] ERDEM/ ŞENYÜZ/TATLIOĞLU, age., s.372.

Yorumlar

Reklam
ETİKETLER: , ,
BİR YORUM YAZIN

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.